Cilt: 11 - Sayı: 2

ZEITSCHRIFT FÜR DIE WELT DER TÜRKEN

Ağustos 2019

Cilt: 11 - Sayı: 2


Sayı Dosyaları:

Makaleler

Özet Oğuz Kağan ve Oğuz Kağan Kitabı hakkında çalışmalarımızı sürdürürken Dede Korkut Kitabı’nın daha önce yayımlanmamış boyları, bu konu ilgili daha önce yayımlanmamış metinler ve ilgi çekici bilgiler karşımıza çıkmıştır. Durum böyle olunca rastladığımız boyları, metinleri ve bilgileri bir dosyada topladık. Tespit ettiğimiz eski yazılı bu metinleri önce yeni yazıya, sonra da Türkiye Türkçesine aktardık. Yeni karşılaştığımız bu metinleri daha önce yayımlananlar ile karşılaştırabilmek için Dede Korkut Kitabı’nın Dresden nüshası ve Vatikan nüshasını da elde edip önce yeni yazıya sonra Türkiye Türkçesine aktardık. Bu arada Dede Korkut ile ilgili Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’da yayımlanan metinlere ulaşmaya çalıştık. Fakat bir kısmına ulaşabildik. Ayrıca daha önce alan araştırmaları ve sözlü kültür derlemeleri sırasında derlediğimiz ve kayda aldığımız Dede Korkut ile ilgili bilgileri de bu çalışmamıza ekledik. Böylece 9-10. yüzyıllar arasında Oğuz boylarının yurdu Sir Derya ile Aral Gölü çevresinde teşekkül etmeye başlayan ve hâlâ bütün Türk dünyasında halk arasında anlatılan Dede Korkut Kitabı ile ilgili yeni değerlendirmelerin yapılmasına imkân sağladık. Anahtar kelimeler: Türk destanı, Dede Korkut Kitabı, Dede Korkut Abstract: While continuing my works on The Book of Oguz Khan and Oguz Khan, we came across previously unpublished volumes of The Book of Dede Korkut, previously unpublished texts and interesting information about this subject. When that was the case, we collected the size, text and information we came across in a file. We first transferred these old written texts to the new one and then to the Turkish one. We obtained the Dresden copy of Dede Korkut's book and the Vatican copy to compare these texts with the ones published before and then transferred them to official Turkish. In the meantime, we tried to reach the texts published in Azerbaijan, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Uzbekistan and Turkmenistan about Dede Korkut. But we were only able to get to some of it. We also added information about Dede Korkut that we compiled and recorded during field researches and oral culture compilations. Thus between 9-10 centuries, Sir Derya and Aral Lake around the beginning of the formation and still described among the people in the whole Turkish world Dede Korkut book about the possibility of making new evaluations was born. Key Words: Turkish Epic, Dede Korkut Book, Dede Korkut.

Özet 2019 yılına kadar Dede Korkut Kitabı`nın iki nüshası bilinmekteydi. 2019`da daha bir yazmanın bulunması ve yayınlanması, Türkoloji alanda yeni araştırmalara yön verdi. Bu bağlamda Dede Korkut Kitabı’nın Günbet yazması`nda bulunan bir yaşname metni dikkatimizi çekti ve metinlerarası ilişkide söz konusu yaşnameyi incelemeye karar verdik. Dede Korkut Kitabı`nın daha önce bulanan Dresden ve Vatikan yazmalarında yaşname metni yer almasa da kahramanın alplık dönemi anlatılırken belirli yaş dönemleriyle ilgili cümlelere rastlanmaktadır. Günbet yazmasındaki yaşname, 18. soylamada yer almaktadır ve destanlarda yer alan yaşnamelerin poetiğine uygun olarak kurulmuştur. Kahramanın hızla büyümesi motifinin olduğu yaşnamede beş yastan sonra direkt yirmi yaşa geçilir. Eski yaşname metinlerinden farklı olarak altmış yaşında kahramanın ölmesinden bahsedilir. Mantıksal olarak altmış yaş ömrün son yaşıysa ömrün ortası otuz yaş olmalıdır. Yaşname metninde de bu tez kanıtlanmakta, Otuz yaşına yetişmeden ortalana, denmektedir. Genelde mesnevilerde, aynı zamanda Âşık Paşa`nın Garibname mesnevisinde yer alan yaşnamede ömrün ortası kırk, sonu seksen yaştır, Türk Dünyası Âşık şiirinde ise elli ve yüz yaştır. Bu soylamadaki yaşnamede ömrün ortasının otuz yaş olarak algılanması destan kahramanına anlatıcının olumsuz yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Dede Korkut Kitabı, Günbet Yazması, Yaşname, Yaş, Soylama Abstract By 2019, two copies of the Book of Dede Korkut were known. In 2019, information about the existence of one more copy and its publication led to new researches in Turkology . In this regard, an old text in the Gunbet copy of the book of Dede Korkut's drew our attention, and we will try to explore this Age-Poetry intercourse communication. However, The book of Dede Korkut previously found in the Drezden and Vatican manuscripts does not contain Age Poetry text, while speaking about the bravery era of the hero, sentences about certain age periods were mentioned. It was written in the 18th annotation in Gunbet copy and it was created in accordance with the poetics of the Age Poetry in other epics. In the Age where the hero motive is rapidly growing, the age of twenty immediately comes after the age of five. Unlike classical Age texts, the death of the sixty-year-old hero is mentioned here. Logically, if the age of sixty is the end of life, the middle of the life should be thirty years. In the text of Age, this thesis is proven and thirty years is said to be the average. In general, in mesnevis, as well as in Age poetry in Ashig Pasha's Geribname mesnevi, the middle of life is forty, the end is eighty years old, however they are fifty and one hundred years in the Turkic World's ashig poetry. In this Age Poetry, the acceptance of the middle of life as thirty years stems from the negative attitude of the narrator to the epic hero. Key Words: The Book of Dede Korkut, Günbet, Age Poetry, Age, Soylama

Özet Günümüzde mevcut olan tüm edebi diller lehçelerden türemiştir. Herhangi klasik edebi dil mekanında lehçelerden türemiş olan yeni edebi diller, kuşkusuz, şu veya başka ölçüde bu klasik edebi dilden etkilenirler. Genel olarak, yeni edebi dil öncü lehçeye (diyalekt esasına) dayanmakla eski edebi dili sıkıştırması ile karakterize edilir. Makalede bu konuyla ilgili Ferdinand De Saussure’in görüşlerine de değinilmiştir. Çağdaş Türk dillerinin oluşum-biçimlenme tarihini araştıran uzmanların büyük bir kısmı günümüz Türk edebi dillerinin mevcutluğu olgusundan hareketle farklı edebi dillerin kaynaklarını Orta Çağ’ların sonlarına doğru lehçe veya halk knouşma dili kaynakları temelinde aramaktadırlar. Sonuç olarak, yeni Türk edebi dillerinin ortaya çıkış tarihi Orta Çağ Türk edebi dili (Türki) ile bir birine doğrudan bağlı olmayan bir süreçtir. Anahtar Kelimeler: Türk dilleri, türk lehçeleri, anlam, tipolojik temel, yöntem. Abstract All literary languages existing in the modern era have evolved from dialects. New literary languages in the classical literary language, derived from the dilects, do not remain outside the influence of this classic literary language. In general, the main feature of the new literary language is that it replaces the old literary language, relying on the leading dialect. The article presents the views of Ferdinand de Saussure on this topic. Based on the fact of the existence of modern Turkic literary languages, the majority of researchers studying the history of their becoming and formation find the sources of individual literary languages in the dialectal or folk-spoken language of the late Middle Ages. Key words: Turkic languages, turkic dialects, concept, typological basis, method

Özet Eski zamanlardan günümüze kadar tıp alanında çeşitli tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden biri de bitkilerle tedavi yöntemi olmuştur. 14. yüzyılda bitkilerle tedaviyi konu alan pek çok eser yazılmıştır. Özellikle 15. yüzyıldan itibaren tıp sahasında yazılmış eserlerin Türkçe’nin bilim dili olmasına katkısı büyüktür. Eserlerin birçoğu farklı dillerde yazılmıştır. Bu eserlerden bazıları Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu eserler dilimizi oldukça zenginleştirmiştir. İçerdiği bilgilerle de tıp alanına önemli katkı sağlamıştır. Eski Anadolu Türkçesi döneminden başlayarak her alanda yüzlerce Türkçe eserin ortaya konması, Türk dilini bir konuşma ve edebiyat dili olmaktan bilim dili olmaya doğru taşımıştır. Abbasî Halifesi Me’mun’un hastalanması üzerine Ebu Tahir bin Muhammed Arabî başkanlığında toplanan hekimlerin Farsça yazdıkları Hulâsa-i Tıp adlı eser, Cerrâh Mes’ûd tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Cerrâh Mes’ûd’un Hazâ Kitâb-ı Hulâsa-i Tıbb adlı eseri 15. yüzyılın ikinci yarısına ait bir cerrahî metindir. Cerrâh Mes’ûd’un bu eseri, 15. yüzyıl tıp bilimini günümüze yansıtması, dönemin dil özelliklerini aktarması ve zengin kelime hazinesiyle önem taşımaktadır. Eserde pek çok bitki adı vardır. Bu bitkiler çeşitli hastalıkları tedavi etmek için kullanılır. Anahtar Kelimeler: Tıp Yazmaları, Cerrâh Mes’ûd, Hulâsa-i Tıbb, Eski Anadolu Türkçesi, Bitki Adları, Tıp Tarihi. Abstract Various treatment methods have been developed since the ancient times. One of these methods is herbal treatment. A great deal of works that included herbal treatment have been writ-ten since the 14th century. Especially the hand scripts that written in the field of medicine have great contributes to Turkish for being a scientific language since the 15th century. Most of the works are written in many different languages. Some of the works have been translated into Turkish which are enriched our language very much. The informations that they contain have a significant importance for the field of medicine. Introducing hundreds of Turkish hand scripts about all range starting from Old Anatolian Turkish time period has developed Turkish language from speaking and literature language to scientific language. The hand script named as ‘Hulasa-i Tıp’, which was wrotten by the doctors on that meeting headed by Ebu Tahir bin Muhammed Arabî because illness of the Abbasi’s Khalif Me’mun- in french, has been translated to Turkish by Cerrâh Mes’ûd. Hazâ Kitâb-ı Hulâsa-i Tıbb hand script which has wrotten by Cerrâh Mes’ûd was about medical operations and published the second period of 15. century. This hand script of Cerrâh Mes’ûd is very important because of mirroring the 15. century medical knowledge and has transport the language properties of the time period with the rich vocabulary. The work contains many different plant names. These plants are used for treatments of various diseases. Key Words: Medical Manuscripts, Cerrâh Mes’ûd, Hulâsa-i Tıbb, Old Anatolian Turkish, Plant Names, History of Medicine.

Abstract The architectural legacy of Ottoman Empire in Balkan Peninsula has been the research area of scholars for long years. Among this legacy, the rich historic buildings belonging to Ottoman period in Serbia, Novi Pazar, in Sandžak region has needed detailed condition survey. In this research, in order to recommend future preventive conservation measures, considering its ruined condition, but still preserving its original structure, authenticity, and integrity, among those historic buildings, Isa Bey Bath, in Novi Pazar city center, has been analyzed in terms of its condition assessment by using European Standard on “Conservation of cultural property - Condition survey and report of built cultural heritage”. Understanding the current state of a historic building by means of such surveys is an important management tool bridging the gap between site investigation and analysis, at the same time serving to determine necessary conservation measures. In addition, field observations, literature, historic, and archival research are conducted. Although there are studies on historic baths in Serbia, they lack a detailed standardized assessment method. Hence, a detailed condition survey of Isa Bey Bath, including property, cultural heritage information, condition records, risk assessment, and recommendations has been conducted, aiming to contribute to documentation of similar buildings and serve as an example for future studies. Key Words: condition assessment, historic buildings, Turkish baths, Ottoman heritage, Novi Pazar, Serbia Özet Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Yarımadası’ndaki mimari mirası, uzun yıllar, araştırmacıların araştırma alanı olmuştur. Bu miras arasında, Sırbistan, Sancak Bölgesi, Yeni Pazar’da yer alan Osmanlı Dönemine ait zengin tarihi yapılar, detaylı mevcut durum analizi yapılmasını gerektirmektedir. Bu araştırmada, bu tarihi yapılardan harap durumda olan, ancak halen özgün yapım sistemleri, otantiklik ve bütünlüğünü koruyan Yeni Pazar şehir merkezinde yer alan İsa Bey Hamamında, gelecek dönem önleyici koruma önerileri geliştirmek üzere “Kültürel Mirasın Konservasyonu – yapılı kültürel mirasta mevcut durum analizi ve raporu” başlıklı Avrupa Standardı kullanılarak mevcut durum değerlendirmesi yapılmıştır. Tarihi yapıların mevcut durumlarının bu tür araştırmalarla anlaşılması, arazi incelemesi ve analiz arasındaki boşluğu dolduran önemli bir yönetim aracı olmasının yanında gerekli konservasyon önlemlerinin belirlenmesine de hizmet etmektedir. Ayrıca, arazi çalışmaları, literatür taraması, tarihi ve arşiv araştırması da yapılmıştır. Sırbistan’daki tarihi hamam yapıları ile ilgili çalışmalar mevcut olmasına rağmen, söz konusu çalışmalar detaylı ve standart değerlendirme metotlarından yoksundur. Böylece, bu çalışma ile İsa Bey Hamamı’nda mülkiyet bilgileri, kültürel miras bilgisi, durum kaydı, risk değerlendirmesi ve önerileri içeren detaylı mevcut durum analizi yapılmış, araştırmanın gelecek dönemde benzer yapıların belgelenmesi çalışmalarına katkıda bulunması ve örnek olması hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: mevcut durum analizi, tarihi yapılar, Türk hamamları, Osmanlı mirası, Yeni Pazar, Sırbistan

Özet Amin Maalouf’u Semerkant’ındaki kişi-uzam ilişkisini metne bağlı inceleme yöntemi ışığında ele alan bu çalışmanın amacı, eserin uzamsal boyutunun eserin karakterlerindeki içsel ve dışsal etkisini ortaya koymaktadır. Nitekim 11. yüzyılda bilim ve sanatın merkezi, esenlikli bir yer olarak görülen Semerkant’ın iki farklı zaman diliminde yaşayan Ömer Hayyam ile Benjamin Omar Lesage için ne denli esenliksiz bir kimliğe büründüğü ve eserde barizdir. Biri Doğu, diğeri Batı kültürünün etkisinde yetişen bu iki karakteri bir araya getiren ise kendilerini içine doğduğu kültürden soyutlayarak ötekine yönelmeleridir. Eserde Doğu kültüründen gelen Hayyam’ın Batılı bir yaşam tarzına yönelişine benzer olarak, Batı kültüründen gelen Benjamin, Doğu‘nun gizemli dünyasına yönelir. Ama ikisinin de ortak yönü Doğu ve Batı kültürünü kişiliklerinde harmanlamış olmalarıdır. Nitekim Hayyam’ın 11. yüzyıldaki iki farklı mezhep çatışmasında tarafsız ve yapıcı bir rol üstlenmesine benzer şekilde, Benjamin de gittiği İran’da siyasi kargaşada tarafsız kalır. Sadece aktörlerin değiştiği bütün bu kargaşanın içinde Semerkant‘ın yüzyıllara meydan okurcasına uzamsal varlığını hiç değişmeden koruması dikkate değerdir. Anahtar Kelimeler: Doğu, Batı, uzamsal ilişkiler Abstract: The purpose of this study ist to reveal internal and external influence of spatial relations in „Semerkant“ by Amin Maalof on main characters in the work in the term of the text-based approach. In fact, it is in the work conspicious that Semerkant, which is a welfare centre of science and arts, is a dangerous place for Ömer Hayyam and Benjamin Omar Lesage who having lived in different times. But these two characters, one of whom grew up in the western culture, and the other in the eastern culture, have one thing in common: They isolate themselves from their own cultures and they are oriented to a foreign culture. As an analogy to Hayyam of the eastern culture, who have adopted the western culture, Benjamin of the western culture orients himself to the mysterious East. But the common between them is that their identities syncretize Western and Eastern. For that reason, as Hayyam takes an objective and positive role in the sectarian conflict in the 11th century, Benjamin stays neutral in political crisis in Iran. In this chaos, whose actors are replaced often, preserves Semerkant its spatial structure without any changes. Keywords: Eastern, Western, spatial relations

Abstract The legality of the use of force of the Turkish Cypriot community against the Greek Cypriot government is the key issue to define the legal status of the Turkish Republic of Northern Cyprus within the United Nations law system. If the Turkish Cypriots have a legal right to use force against the so-called Greek Cypriot government within the system of decolonization of the United Nations, then the so-called Greek Cypriots government thesis against the Turkish Cypriots on defining the situation in Cyprus as belligerency of the Turkish Cypriots against the government will be eliminated. The situation in Cyprus will change and the Turkish Republic of Northern Cyprus can become a member of the United Nations within the United Nations decolonization system. Keywords: National Liberation Movements, Türk Mukavemet Teşkilatı, Self-Determination, Cyprus, Decolonization. Özet Kıbrıs Türk toplumunun, Güney Kıbrıs Rum yönetimine karşı olarak güç kullanma hakkının varlığının ispatı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘nin Birleşmiş Milletler hukuk sisteminde tanımlanması açısından temel noktayı oluşturmaktadır. Eğer Kıbrıs Türk toplumunun, sözde Güney Kıbrıs yönetimine karşı Birleşmiş Milletler dekolonizasyon sistemi içerisinde yasal olarak güç kullanmak hakkı varlığı durumunda, sözde Güney Kıbrıs yönetiminin, Türk toplumuna karşı kullanmış oldukları hukuki olarak isyancı tanımı ortadan kalkacaktır. Bu durumda ise Kıbrıs’tada ki hukuku statü değişecek ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletlere Birleşmiş Milletler dekolonizasyon sistemi içerisinde üyeliği gerçekleşecektir. Anahtar Kelimeler: Ulusal Kurtuluş Hareketleri, Türk Mukavemet Teşkilatı, Kendi Kaderini Tayin Hakkı, Kıbrıs, Dekolonizasyon.

Özet Antropoloji disiplininde ilkel toplumları inceleme yöntemi olarak kullanılmaya başlanan etnografi, günümüzde ilkel diyemeyeceğimiz tüm toplumlar ve topluluklar için kullanılır hale dönüşmüştür. Kozinets, etnografik yöntemlere göre yapılan, bilişim teknolojileri tabanlı, topluluk davranışlarını inceleyen bu yeni yönteme “netnografi” adını vermiştir. Bu çalışmada amaç, siyasal pazarlama araştırmalarında etnografik yöntemlere uygun olarak, internet ve sosyal medya verileri üzerinden netnografik bir çalışmanın yürütülmesinin mümkün olup olmadığını incelemektir. Çalışmada Twitter platformundan faydalanılmış, farklı takipçi sayıları olan beş farklı Twitter hesabı üzerinden araştırma yürütülmüştür. Katılımcılara referandumdaki tercihlerine yönelik bir soru sorulmuştur. Beş Twitter hesabının toplam takipçi sayısı 477.000 kişidir. Araştırma, hem konu itibariyle olarak, hem de yöntem bilim açısından alanındaki benzersiz çalışmalardan biridir. Aynı zamanda anket sayısının ulaştığı takipçi sayısı açısından önemlidir. İnternet verilerinin netnografik araştırmalar açısından avantajlı ve dezavantajlı yanlarını ortaya koyması açısından da literatüre ciddi bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Pazarlama, Siyasal Pazarlama, Etnografi, Netnografi Abstract Ethnography, which has been used as a method of examining relatively primitive societies in the discipline of anthropology, has been used for all societies and communities that are more advanced and complex in structure. Kozinets called this new method as “netnography“ which is based on ethnographic methods and which is based on information technologies and examines the behaviors of the community. The aim of this study is to investigate whether it is possible to conduct a netnographic study on internet and social media data in accordance with ethnographic methods in political marketing research. In this study, we have conducted a study on the data provided by the use of five different Twitter accounts with different followers. The participants were asked for their preferences in the following referendum. The total number of followers of five Twitter accounts is about 477,000 followers. This study may be considered as unique in terms of the research topic as well as the methodology adopted. It is also important in terms of the number of followers reached by the number of surveys. It is our opinion that this study will provide a significant contribution to the literature in terms of revealing the advantages and disadvantages of netnographic research on the social media platforms. Key Words: Marketing, Political Marketing, Ethnography, Nethnography.

Özet Bu araştırma ile sınıf öğretmenlerinin ilkokul müzik eğitimi dersinde kullanılan müzik ders kitapları ile ilgili görüş ve düşüncelerini tespit etmek, bu görüşler doğrultusunda müzik ders kitaplarının müzik eğitimine olan katkısını, programda yer alan hedefleri gerçekleştirebilme düzeyini ve ders kitabında bulunması gereken özelliklere ne derece sahip olduğunu belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma; ilkokul müzik dersi kitaplarının sınıf öğretmenlerinin görüşlerine dayalı olarak, programa uygunluk, bilimsel içerik, tasarım- görsel düzen ve etkinlikler açısından yeterli olup olmadığının belirlenmesi, ders kitabının eksik yönlerinin tespitine katkıda bulunabilmesi ve alanda yapılacak çalışmalara, hazırlanacak olan ders kitaplarına yol gösterici olması yönünden önemlidir. Araştırmaya random (seçkisiz) olarak seçilen 20 okulda görev yapan ilkokul sınıf öğretmenleri katılmıştır. Araştırmadaki veriler, sınıf öğretmenlerinin görüşlerini almak amacıyla hazırlanan anket sorularıyla elde edilmiştir. Öğretmenlere uygulanan anket sonucunda elde edilen veriler, bilgisayar ortamına aktarılıp, alt problemlere dayandırılarak çözümlenip yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Müzik eğitimi, müzik ders kitapları, öğretmen görüşleri Abstract With this research, it is aimed to determine the opinions and thoughts of the class teachers about the music textbooks used in the music education course, the contribution of the music textbooks to the music education in accordance with these opinions, the level of ability to realize the objectives in the program and the characteristics that should be found in the textbook. . It is important to determine whether primary school music lesson books are based on the opinions of the classroom teachers, to determine whether the program is sufficient in terms of scientific content, design-visual order and activities, to contribute to the determination of the missing aspects of the textbook, and to guide the works to be done in the field and the textbooks to be prepared. Primary school teachers working in 20 schools selected randomly were included in the study. The data in the research were obtained by the questionnaire questions which were prepared in order to get the opinions of the class teachers. The data obtained from the questionnaire applied to teachers were transferred to computer environment and analyzed and interpreted on the basis of sub-problems. Keywords: Music education, music textbooks, teacher opinions

Yabancılara Türkçe öğretiminde kullanılacak ders kitaplarının toplumun sahip olduğu cinsiyet anlayışını yansıtacak özellikte hazırlanması, bu konudaki eksikliklerin saptanıp giderilmesi gerekmektedir. Bunun için alanda sıklıkla kullanılan ders kitaplarının cinsiyet temelinde incelenmesi ve bu amaçla alana katkıda bulunulması sağlanmalıdır. Bu amaçla çalışmada alanda en çok talep edilen kitaplar arasından seçilen dört farklı ders kitabı, Türk kültürünün sahip olduğu cinsiyet anlayışını yansıtıp yansıtmaması açısından incelenmiştir. Belirlenen ders kitaplarının oluşturulan genel bir çerçeve ve kategoriler kullanılarak içerik analizi yöntemi ile incelemesi yapılmıştır. Sonuç olarak söz konusu cinsiyet tercihinde kitaplar arasında farklılıklar olduğu gözlenmiş, bazı kitapların Türk kültürüne ait geleneksel cinsiyet anlayışını yansıtan, bazılarının ise cinsiyet kalıplarının dışına çıkan örneklerle ön plana çıktığı görülmüştür. Textbooks that will be used in teaching Turkish to foreigners should be prepared in such a way as to reflect the understanding of the gender of the society and the deficiencies in this subject should determined and eliminated. It should be ensured that the textbooks frequently used in the field are examined and the basis of gender and contribute to the field for this purpose. For this purpose, four different textbooks which are selected among the most demanded books in the field, were examined whether they reflect the gender perception of Turkish culture or not. The textbooks which are determined, were analyzed with the content analysis method by using a general framework and categories. Consequently, in question to gender, it is observed that there are differences about gender preference through the books , and some of the books reflect gender patterns that belongs to traditional Turkish culture and some of them stand out with the examples out of the molds of gender patterns.

Özet Toplumların yaşadığı gelişmelerle dinlenilen müzik türleri de değişmiş, zamanla müzik kültürleri içerisine yeni müzik türleri eklenmiştir. Türk toplumunda popüler kültürün etkisiyle yer almaya başlayan “pop müzik” de bu türlerden biridir. Bu araştırmanın amacı, Türkçe pop şarkılarının Türkçe öğretmenlerinin derslerinde kullanımına yönelik görüşlerini almaktır. Araştırmada, Ankara ilçelerinde çalışan 53 Türkçe öğretmenine 23 maddeden oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu uygulanmıştır. Görüşme formu ile Türkçe öğretmenlerinin etkinliklerde Türkçe pop şarkılarını kullanımlarına yönelik bilgiler elde edilmiştir. Öğretmenlerin görüşlerinin bazıları doğrudan alıntı yapılarak bulgular kısmında yer almıştır. Araştırmanın sonucunda Türkçe öğretmenlerinin önemli kısmının genelde müziği, özelde ise Türkçe pop şarkılarını derslerinde kullandığı sonucuna ulaşılmıştır. Türkçe öğretmenlerinin Türkçe pop şarkılarının; dikkati ve motivasyonu arttırdığı, kalıcı öğrenmeler sağladığı, güncel olduğu ve öğrenciler tarafından istekle dinlendiği için derslerinde kullandığı sonucuna ulaşılmıştır. Türkçe pop şarkılarını derslerinde kullanmayan Türkçe öğretmenleri ise genel olarak Türkçe pop şarkılarının derslerde kullanılabileceğinin akıllarına gelmediğini, dil becerilerini geliştirecek nitelikte olmadığını ve yeterli zamanlarının olmadığını belirtmiştir. Anahtar Kelimeler: Müzik, Pop Şarkı, Türkçe Abstract With the changes and developments experienced by the societies over time, the types of music listened to have changed and new music genres have been added to music cultures. "Pop Music" which have started to be in Turkish society by the effect of popular culture is one of them. The aim of this study is to take opinions of Turkish Teachers about using Turkish pop songs in their lessons.In the study, a semi-structured interview form consisting of 23 items and qualitative research method was applied to 53 Turkish teachers working in Ankara districts. A semi-structured interview form provided information about the use of Turkish pop songs in the lessons of Turkish teachers. Some of the remarks of the teachers were directly cited and mentioned in Findings part. In the conlusion od the study, it is conluded that most of Turkish teachers use music, especially Turkish pop music, in their lessons. It is conluded that Turkish teachers use Turkish pop songs because they increase attention and motivation, provide permanent learning, are close to students' living, are up to date and are listened enthusiastically by the students. Turkish Teachers who don't use Turkish pop songs in their lessons state that they do not mind to use Turkish pop songs in their lessons, they think the songs are not appropriate for the culture, do not have the quality to develop language skills and they do not enough time to use them. Key words: Music, Pop Songs, Turkish

Özet Bu araştırmanın amacı genişletilmiş mikro öğretim tekniğinin dil becerilerine etkisini araştırmaktır. C1 seviyesinde Türkçe öğrenen öğrencilere çeşitli konuşma konuları, kelime-deyim listeleri verilmiştir. Öğrenciler hazırlandıktan sonra konuşma yapmış ve konuşmalar video kamera ile kaydedilmiştir. Öğrencilere yanlışları gösterildikten sonra tekrar konuşma yapmaları istenmiş ve iki konuşma arasında büyük fark olduğu görülmüştür. Çalışma Ankara Üniversitesi TÖMER Kadıköy Şubesinde Türkçe öğrenen 10 öğrenciye uygulanan görüşme formundan elde edilen görüşlere dayandırılmıştır. Genişletilmiş mikro öğretimin öğrencilerin dilbilgisi, sesletim, vurgu-ton-ezgi hatalarını azalttığı; daha akıcı ve uzun konuşmalar yapabilmelerini sağladığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yabancı dil olarak Türkçenin öğretimi, mikro öğretim, genişletilmiş mikro öğretim. Abstract The aim of this study is to investigate the effect of expanded micro teaching technique on language skills. Diversified speaking subjects and word-idioms lists were given to the students who learn Turkish at C1 level. After the preparation, the students gave speeches and the conversations were recorded with video camera. The students were asked to speak again after showing their mistakes and there was a big difference between the two conversations. The study is based on the opinions that obtained from the interview form applied to 10 students who learn Turkish in Ankara University TÖMER Kadıköy Branch. After the application of expanded micro-teaching technique, it is determined that the students’ grammar, pronunciation, emphasis-tone-melody mistakes reduced: the capability of making longer and fluent speeches increased. Key Words: Teaching Turkish as a foreign language, micro teaching technique, expanded micro teaching technique, Ankara University TÖMER.

Eğlendirme ve eğitme işlevini birlikte gerçekleştiren; genelde kitle iletişim araçları, özelde ise televizyon dizileri, her kesimden izleyici profiline hitap etme özelliği taşımaktadır. Bu özelliği nedeniyle de her yaştan insana ulaşma şansına sahip olmaktadır. Yerli dizilerin diğer dizilere oranla izlenme açısından öne çıkmasında, izleyicilerin kendilerinden bir şeyler bulmasının etkisi çoktur. Özellikle son dönemde yayımlanan dizilerin, geçmişe olan özlemi gidermede önemli bir yeri olmaktadır. Türk toplumsal yaşam biçiminin, aile yapısının ve komşuluk ilişkilerinin öne çıkarıldığı Seksenler dizisi konu edindiği dönemi yansıtmada oldukça başarılı olmuştur. Dizede en çok öne çıkan konu ise Türk kültüründe önemli bir yer tutan mahalle yaşamıdır. Mahalle yaşamı son dönemin yerleşim alanları içerisinde kendine yer bulamamış olsa da, Türk toplumsal yaşam biçimi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Mahalle yaşamıyla birlikte ortaya çıkan komşuluk ilişkilerini de bu çerçevede düşünmek gerekmektedir. Çalışmaya, Seksenler dizisinin konu edilmesinde, dizinin Türk mahalle yaşamını yansıtması ve son dönemin en uzun soluklu dizisi olması etkili olmuştur. Dizi Türk toplumsal hayatının önemli bir yaşam alanı olan mahalle ilişkilerini önemli ölçüde yansıtmaktadır. Aynı zamanda dizi, geleneksel Türk yaşam biçimini yansıtan diziler içerisinde önemli bir örnek olarak da gösterilebilir. Dizinin uzun soluklu olması da bu özelliğinin bir nedeni olarak gösterilebilir. Dizi, dar sokaklarıyla, bakkalı, manavı, berberi ve kasabıyla küçük esnafların oluşturduğu, mahalle muhtarı, bekçisi ve önemli bir mekân olan kahvehanesiyle birlikte tam bir mahalle atmosferini yansıtmaktadır. Türk mahalle geleneğinin önemli ritüelleri olan; komşuluk ilişkileri, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi değerlerin vurgulandığı, komşular ve büyüklerle küçükler arasında saygı ve sevginin öne çıkarıldığı durumlar sıklıkla sergilenmektedir. Bizim mahalle, bizim mahallenin çocuğu, bizim mahallenin insanı gibi anlayışlar, koruma, kollama ve komşuluk ilişkileri gibi birçok toplumsal değerler dizide ana temalar olarak vurgulanmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle de inceleme konusu olan dizinin, Türk toplumsal hayatının mekân olarak öne çıkardığı mahalle anlayışını yansıttığı söylenebilir. Anahtar kelimeler: Toplumsal değerler, Mahalle, Kültür, Komşuluk, Kahvehane, Yerli diziler, Kitle iletişim, Televizyon Mass media, in particular television series, that carry out the functions of entertainment and education together, has the characteristics to appeal to audience profile from every segment. Because of this characteristics, it has the opportunity to reach people from all ages. People finding something about themselves in these domestic series is an important factor why the ratings of these series are higher compared to other series. Seksenler TV series was included in the study since it reflected Turkish neighborhood life and since it was the longest-running series in recent times. The series considerably reflects the neighborhood relations that are part of the Turkish social life. At the same time, it can be shown as an important example among the series reflecting traditional Turkish way of life. This can be the reason why the series ran long. With its narrow streets and coffeehouse where the greengrocer, barber, butcher, neighborhood headman, guard and other people from the neighborhood meet, the series reflect an exact neighborhood atmosphere. The series frequently portray important Turkish neighborhood rituals and values like neighborhood relations, cooperation, solidarity, sharing, respect and love between the young and the elders. Concepts like our neighborhood, our neighborhood’s kid and our neighborhood’s people and social values like protection, looking out and neighborly relations are the main themes that come to the forefront in the series. Chosen as the study topic because of these characteristics, the series can be considered as reflecting the neighborhood understanding that the Turkish social life brings forward. Key Words: Neighborhood, Culture, Neighborliness, Coffeehouse, Domestic television series, Mass communication, Television

Bir sanat olarak müzik; insan hayatında -diğer sanatlardan farklı olarak- çok daha önemli bir yere sahiptir. Çünkü insan doğumdan ölüme kadar yaşadığı her türlü sevinç ve üzüntüyü, isyan ve sükutu; ninni, ağıt, ilahi, nefes gibi çeşitli yapıdaki ezgilerle anlatmıştır. İnsan hayatının dönüm noktası sayılabilecek süreçlerinin başında ergenlik dönemi gelmektedir. Özellikle bu dönemin erinlik ya da puberte olarak da adlandırılan başlangıç yılları, geçirilen fiziksel ve ruhsal değişimler sebebiyle oldukça kritik ve zor yıllardır. Çocukluktan erişkinliğe geçilen bu dönemin, kaynaklarda genellikle 11-14 yaş arasını kapsadığı belirtilmektedir. Bireysel farklılıklar olsa da 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin yaş itibarıyla erinlik döneminde oldukları söylenebilir. Gençlerin, oldukça sıkıntılı ve huzursuz geçen erinlik döneminde müziği bir arkadaş, bir dost olarak gördükleri yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur. Bu dönem gençlerinin yaşadığı, hayal ettiği, düşündüğü pek çok şey şarkılar aracılığıyla ifade edilir. Ayrıca gençler şarkıları söyleyen şarkıcılar ile özdeşleşir. Onlar gibi giyinmek, düşünmek, konuşmak, yaşamak ister. Bu nedenle kimlik kazanma savaşının verildiği erinlik döneminde gençlerin dinledikleri şarkılar oldukça önemlidir. İlgili literatür tarandığında bu konuyla ilgili bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu nedenle, bu çalışmada 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin en çok dinledikleri şarkıların tespit edilmesi ve bu şarkıların içerik ve dil yönünden incelenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda bu çalışma, erinlik döneminde bulunan 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin en çok dinledikleri şarkıların sözlerinin içerik ve dil yönünden niteliklerinin ne olduğunu problem edinmiştir. Bu problem durumundan yola çıkılarak bu çalışmada, var olan bir durumu betimlemeye yönelik olarak tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın verileri Etiler Hasan Ali Yücel Ortaokulu (İstanbul), Cumhuriyet Ortaokulu (İstanbul), Cumhuriyet Ortaokulu (Zonguldak), Atatürk Ortaokulu (Zonguldak), Nurdan ve Ahmet Orhan Oğuz Ortaokulu (Zonguldak)’nun 7. ve 8. sınıflarında okuyan 1473 öğrenciden elde edilmiştir. Öğrencilere anket uygulanmış ve öğrencilerden en çok dinledikleri 5 şarkının adını yazmaları istenmiştir. 1473 öğrenci toplam 5901 şarkı adı yazmıştır. Anketten elde edilen verilere göre 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin en çok dinledikleri 15 şarkı incelenmiştir. Şarkılar içerik analizine tabi tutulmuş ve içerik ve dil bakımından analiz edilmiştir. Araştırmanın sonuçları şunlardır: Çocukların dinledikleri şarkıların çoğuna hâkim olan duygu karamsarlık ve umutsuzluktur. Özellikle rap şarkılarda karamsarlık, cinsellik, kaba sözler, zararlı maddeler ve isyan gibi öğrencilerin gelişimlerine uygun olmayan unsurlar bulunmaktadır. Şarkılarda dili kullanmada özensiz davranıldığı söylenebilir. Music, as an art, has a distinct part in human life unlike other types of art because man has told every joy and sadness, rebellion and silence through different songs such as lullaby, requiem and nefes (poem). The period which can be referred as the milestone of the human life is puberty. Especially the starting years of this period called as pubescent or puberte are the most critical and difficult because of the physical and emotional changes. This period, which means the transformation from childhood to adulthood, usually covers the ages between 11 and 14 according the resources. Although there can be some individual differences, the students at 7th and 8th grades can be said to be in their puberty in terms of their age. It has been pointed out in many research that youngsters, in this period of distress and uneasiness, see music as a friend. Many things that the young people of this period live, dream or think are expressed via songs. Also, the young people identify with the singers. They want to dress, think, talk or live like them. That’s why the songs they listen to are vital in this period of puberty where they fight to find themselves. When scanned, there is no previous research in this field. Therefore, in this research determining the most listened songs of the students at 7th and 8th grades and investigating the language and the wording of these songs are aimed. In this sense, this research aim to understand the lyrics of the most-listened songs of these students in terms of language and wording. Therefore, in this research, screening models was used to describe the existing situation. The data has been gathered from 1473 students at 7th and 8th grades at Ali Yücel Ortaokulu (İstanbul), Cumhuriyet Ortaokulu (İstanbul), Cumhuriyet Ortaokulu (Zonguldak), Atatürk Ortaokulu (Zonguldak) and Nurdan ve Ahmet Orhan Oğuz Ortaokulu (Zonguldak). The students were subject to take a survey and asked to write down their 5 most-listened songs. 1473 students wrote down 5901 songs in total. According to the data gathered, 15 most-listened songs have been analysed. Songs were subject to content analysis and were analysed in terms of content and language. The results are these; the emotion which dominates most of the songs children listen to is pessimism and despair. Particularly in rap songs, there are the elements that are not suitable for students’ development, such as sexuality, vulgar remarks, harmful substances and rebellion. It can be said generally that in songs language is used recklessly.

Özet Bu araştırmanın amacı, 2018- 2019 eğitim- öğretim yılında İstanbul Güngören ve Bahçelievler ilçesinde aktif olarak görev yapan okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin kendilerini teknoloji okuryazarı olarak görmelerine ilişkin görüşlerini saptamaktır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 eğitim- öğretim yılında İstanbul ili Güngören ve Bahçelievler ilçesinde bulunan resmi ve özel ilkokullarda ve liselerde görev yapan, bağımsız ve uygun olarak seçilen 8 yönetici (2 okul müdürü, 6 müdür yardımcısı) ve 42 öğretmenden (17 Sınıf Öğretmeni, 25 Branş Öğretmeni) oluşmaktadır. Bu araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması deseni çerçevesinde tasarlanmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen veriler kapsam geçerliğine sahip soruların bulunduğu soru havuzundan seçilen ve uzman görüşü alınarak seçilen 10 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Çalışma kapsamında hazırlanan yarı yapılandırılmış gözlem formu çalışma grubuna elden dağıtılarak görüşleri yazılı olarak toplanmıştır. Verilerin analizi tümevarımcı içerik analizi kullanılarak yapılmıştır. Araştırma kapsamında yarı yapılandırılmış görüşme formları kullanılarak elde edilen veriler doğrultusunda yapılan çalışmaların her aşamasında değişime, gelişime ve yeniliklere açık olması gereken bir meslek olarak öğretmenliğin teknolojik gelişmeleri ve yenilikleri yakından takip etmesi gereken kutsal bir meslek olduğu düşüncesi ile hareket edilmiştir. Öğretmenlerin mesleğini icra ederken eğitim- öğretimin her aşamasında teknolojik imkânlardan yararlanması gerektiğinin farkında oldukları ancak yaş, cinsiyet ve mesleki kıdem gibi değişkenlerin teknolojinin gelişim hızını yakından takip etme konusunda rol oynadığı sonucuna ulaşılmıştır. Teknolojik imkânları kullanma konusunda yaşanan sorunlara ilişkin okul yöneticileri ve öğretmenlerin özelliklerini tam olarak bilmese bile yaşanan teknolojik sorunlarla ilgili çoğunlukla çözüm yolları geliştirmeye ihtiyaç duydukları, kendilerini yeterli görmedikleri konularda teknolojiye ilgi duyan veya çözüm üretebilecek yönetici ve diğer öğretmenlerden destek alma konusunda görüş belirttikleri tespit edilmiştir. Abstract The aim of the study is to determine the opinions of active school administrators and teachers’ technology literacy opinions in Bahcelievler and Gungoren districts of İstanbul in 2018-2019 education year. The study group is consist of 8 administrators (headmaster, assistant principals) and 42 teachers who were chosen independently and expediently working in public primary and high schools and also private primary and high schools in Bahcelievler and Gungoren districts of İstanbul in 2018-2019 education year. This research was planned in case study of qualitative research methods. The data that is received in scope of research has been gathered by structured observation form by content validity questions from prepared questions and chosen ten questions by taking expert opinions. In scope of study; structured observation forms have been delivered to study group by hand and their opinions were gathered written. The datas were analysed by using inductive content of analysis. In scape of research; in every step of studies done in the direction of the obtained data by using half-structured negotiation forms, It is acted through the thought of being a teacher is a divine job that every unique teacher has to follow technologic developments and innovations closely as a job open to change, improvement and innovation. In this research it has been concluded that while teachers are working, they aware that they should use technological facilities at every stage of education, but age, gender and professional seniority roles in following technological evolution speed, closely. It was determined that the school administrators and teachers needed help in developing solutions about the technological problems even if they do not know the features exactly and they expressed opinions about getting support from other teachers and school administrators, who are interested in technology or able to find solutions, about the issues which they do not see themselves sufficient.

Özet 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı ile yabancılara ve gayrimüslim vatandaşlara kendi okullarını açabilmeleri hakkı verilir. Bu tarihle birlikte başlayan süreçte, imparatorluğun hemen her yerinde gayrimüslimlere ait okullar açılmaya başlar. Bu tarihlerde Niğde’deki gayrimüslimlerce de farklı yerlerde çoğunlukla kilise külliyesine bağlı olacak şekilde mektepler açılır. Bu açılan okullar zamanla siyasi ve toplumsal bir takım problemleri de beraberinde getirirler. Merkezi yönetim zararlı faaliyetleri engellemek, idareyi ve sıkı denetimi sağlama adına kendi milli eğitim kurumlarını yaygınlaştırır. Osmanlıcılık fikriyatı odaklı eğitim teşkilatı alt yapısı, 1861 ve 1864 yılında yapılan düzenlemelerin ardından 1 Eylül 1869 tarihinde Maârif-i Umumiye Nizamnamesi adıyla kabul görür. Bu çalışmamızda; Nizamnameye bağlı olarak eğitim yaptığı anlaşılan Niğde’deki gayrimüslim vatandaşlara ait Rum mektepleri içerisinden birbirleriyle iltisaklı üç okul konu edilmiştir. Bahse konu okullar arşiv belgeleriyle tarihlendirilmiş, eğitim serüvenleri eşliğinde kullanımları anlatılmıştır. Bu sayede daha öncesinde çalışılmamış olan bu okul binalarının tasnifiyle birlikte bilim dünyasına sunulması ve Niğde eğitim-öğrenim kültürü envanterine katkı sağlanması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Niğde, Osmanlı, İbtidai İnas mektebi, İbtidai Zükur mektebi, Rüştiye. Abstract The foreigners and non-muslim minorities were allowed to found their own schools with the Education Reform in 1856. From that time, the schools belonged to non-muslims were opened, nearly all around the empire. During that period, educational complexes relative with churches were opened in different places of Niğde province. Those schools had also caused some political and social problems. Central government decided to extend the public/governmental school system for preventing from harmful activities and maintain law and order . With some arrangements at 1861 and 1864, General Educational Regulations, called Maarifi Umumiye Nizamnamesi, which ground on Ottomanism was founded on 1st September 1869. In this study, we investigate 3 linked educational buildings which belonged to non-muslim citizens in Nigde. These three schools were dated via the archive documents and were introduced with their historical/educational process. Thus, we aim to classify these schools which have never been scholarly-investigated, present them to academia and make contribution to Nigde educational and cultural inventory. Keywords: Niğde, Ottoman, First girls’ school, First boys’ school, Junior high cool.

Özet Araştırma, okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 5-6 yaş çocukların okula uyum becerilerini belirlemek, okula uyum becerileri ile aileye ilişkin bazı demografik özellikler arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, resmi ilköğretim anasınıfları ile resmi bağımsız anaokullarına devam eden 350 çocuk ile yürütülmüştür. Veri toplamak amacıyla; Çocuklar için Genel Bilgi Formu ve 5-6 Yaş Çocukları İçin Okula Uyum Öğretmen Değerlendirmesi Ölçeği kullanılmıştır. Veriler SPSS 24 paket programında analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda okula uyum becerilerinin aile tipine, anne yaşına, annenin öğrenim durumuna, annenin mesleğine, babanın yaşına, babanın öğrenim durumuna ve babanın mesleğine göre istatiksel açıdan anlamlı bir farklılık gösterdiği görülmüştür (p<0,05). Anahtar Kelimeler: okul öncesi dönem, okula uyum, okula uyum becerileri Abstract The aim of this study was to determine the school adaptation skills of 5-6 year old children attending pre-school education institutions and to investigate the relationship between school adaptation skills and some demographic characteristics of the family. The research was carried out with 350 primary school children. In order to collect data; General Information Form for Children and School Assessment Adaptation Scale for 5-6 Age Children were used. Data were analyzed in SPSS 24 package program. As a result of the study, it was seen that school adaptation skills differed statistically according to family type, maternal age, mother's education level, mother's profession, age of father, father's education level and father's occupation (p <0.05). KeyWords: pre-school period, scholl orientation, scholl orientation skills

TABLE OF CONTENTS

2019-2 Sunuş

Yayın İlkeleri

Yazım Kuralları

Kırsal ve kültürel turizm arakesitinde yer alan gül hasatı turizmi faaliyetleri, alışılmış turizm türleri dışında kalan kimliği, belli bir coğrafyaya ait olması ve kendine özgü mekanları ile her geçen gün önemi artmaya devam eden turizm türlerinden biri olmuştur. Bu bağlamda gülün yetişme koşullarına uygun nadir yörelerden biri olan Isparta Gönen ilçesine bağlı Güneykent kasabası, gül hasatı turizmi kapsamında gülcülük faaliyetlerinin yoğun olarak gerçekleştiği bir yer olarak, güle verdiği önemle ön plana çıkmıştır. Çalışmanın amacı; gülcülük faaliyetlerinin mekânsal yansımalarını ortaya koymak, turizm faaliyetlerinin gerçekleştiği mekanlardaki eksiklikleri tespit ederek çözüm önerileri sunmak ve böylece mekanların sürdürülebilirliğini sağlamanın yanı sıra turizm faaliyetlerinin daha etkin ve nitelikli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktır. Turizm faaliyetlerine konu olan bu mekanların mevcut durumları yerinde gözlem ile tespit edilmiş, şematik çizimleri yapılmış, mekanlar fotoğraflama tekniği ile belgelenmiştir. Elde edilen bulgular değerlendirildiğinde turizm kapsamında yer alan mekanların yeterince deneyimlenemediği gözlemlenmiş, mekanlardaki niceliksel ve niteliksel sorunlar tespit edilmiştir. Bu bağlamda turizm faaliyetlerinin daha etkin gerçekleşmesi amacıyla mekânsal çözüm önerileri getirilerek turizm rotası önerisi sunulmuştur. Çalışma, turizm kapsamında yer alan mekânların ve turizm faaliyetlerinin sürdürülebilirliği açısından önem taşımaktadır. Anahtar kelimeler: Alternatif turizm, Gül Hasatı, Isparta, Sürdürülebilirlik, Mekân Rose harvest tourism activities in the intersection of rural and cultural tourism have become one of the types of tourism that continues to increase day by day with its identity other than the usual tourism types, belonging to a certain geography and unique places. In this context, Güneykent town of Isparta Gönen district, which is one of the rare regions suitable for rose growing conditions, has come to the forefront with its importance as a place where rose activities are intensified within the scope of rose harvest tourism. Purpose of the study; to present the spatial reflections of the laughing activities, to identify the deficiencies in the places where the tourism activities take place, to offer solutions and to ensure the sustainability of the spaces as well as to ensure the realization of the tourism activities in a more effective and qualified manner. The current status of these places, which are subject to tourism activities, has been determined by observing on site, schematic drawings have been made and the places have been documented by photographing technique. When the findings were evaluated, it was observed that the places within the scope of tourism could not be experienced sufficiently and quantitative and qualitative problems in the spaces were determined. In this context, spatial solution suggestions were made in order to make tourism activities more effective and a tourism route proposal was presented. The study is important for the sustainability of the places and tourism activities within the scope of tourism. Keyword: Alternative tourism, Rose Harvest, Isparta, Sustainability, Space