Cilt: 2 - Sayı: 2

ZEITSCHRIFT FÜR DIE WELT DER TÜRKEN

Ağustos 2010

Cilt: 2 - Sayı: 2


Sayı Dosyaları:

Makaleler

Şeyh Ahmed 17. yüzyılda yaşamış hakkında fazla bilgi olmayan güçlü bir şair ve sözlükçüdür. Şeyh Ahmed'in yazdığı Nazmü'l-Leâl adlı Arapça-Türkçe manzum sözlük, bazı başka manzum sözlüklerde ve eski kaynaklarda adı geçmesine rağmen, günümüzde yeterince tanınamamıştır. Dört yazma nüshasından hareketle tanıtılmaya çalışılan manzum sözlük, toplam 659 beyit; 5 rubai, 1 müstezad olmak üzere 57 farklı bölümden oluşmakta ve yaklaşık 3000'den fazla Arapça kelimeye Türkçe karşılıklar içermektedir. Şair hakkında kısa bilgiden sonra, eserin manzum özellikleri, sözlük metodu, Türkçe kökenli kelimler yönünden zenginliğinden hareketle, kendi türü içerisinde yeri ve önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır.

 

Şeyh Ahmed, a little known but in fact a strong poet and vocabulary writer, lived in the 17th century. Nazmu'l-Leal, an Arabic-Turkish poetic dictionary written by Şeyh Ahmed, is not a well known work and we do not run into its name in other classical dictionaries and works. We have tried to introduce this work to the world of science on the basis of its four manuscripts. The work consists of 659 couplets, 5 rubais and 1 mustezad and explains the Turkish meanings of some 3000 of Arabic vocabulary. After a short introduction of the poet we have concentrated on poetic characteristics of the work, the methods used in it, and the importance of the work on the basis of its richness with regard to its vocabulary of Turkish origin.

Osmanlı İmparatorluğu, Batı müziğiyle, 16. yüzyıldan itibaren gerek Avrupa ülkelerinden gelen ya da kendisinin gönderdiği elçiler vasıtasıyla gerekse padişahlara Avrupa Kralları tarafından hediye olarak gönderilen müzik topluluklarıyla aşina olmaya başlamıştır. Her ne kadar Batı müziğinin Osmanlı topraklarında aktif olarak eğitimi, üretimi ve icrası 19. yüzyılın başlarında ancak gerçekleştiyse de bu ilk temaslar, Batı sanatının ciddi anlamda ele alınmasına zemin oluşturmuşlardır. Bu temaslardan en ilgi çekici olanı ve bugüne kadar Türkiye'de bu konuda yapılan araştırmalarda hiç bildirilmediğini tespit ettiğimiz, ünlü besteci Johann Sebastian Bach'ın kendisi gibi müzisyen olan kardeşi Johann Jacob Bach ile yine aynı dönemin Avrupa'sının en ünlü flüt virtüözü ve bestecilerinden Fransız Pierre Gabriel Buffardin'in farklı sebeplerle geldikleri İstanbul'da bir araya gelmiş olmaları ve Bach'ın Buffardin'den bu süreçte İstanbul'da flüt dersleri almasıdır.
Bu makalede Bach ve Buffardin'in buluşmasının tarihi boyutu, her iki müzisyeni İstanbul'a getiren tarihsel olaylar bazında irdelenecektir. Bu bağlamda, Osmanlı topraklarında Batı müziği temaslarının Türk müzik tarihinde bilinmeyen bir cephesinin ortaya konulması ve Osmanlı'ya Batı müziği enstrümanı olan "flüt"ün girişinin bilinenin çok daha öncesine dayandığının altının çizilmesi amaçlanmaktadır.

 

Beginning with 16. century, Ottoman Empire began to encounter and get acquinted with Western music either through the Consulates that came to Ottoman lands from Europe or through their Consulates that they sent to different European Countries, or through musical ensembles sent by European Kings as a gift to the ruling Sultan. Even though the instruction, production, and performance of Western music on the Ottoman lands was undertaken during the 19. century, these first interactions act like a basis for the upcoming serious steps in the Western Art. Among those interactions, the one that is most interesting and hasn't been published in any of the turkish resources in this area is the meeting of Johann Jacob Bach, who is the brother of famous composer Johann Sebatian Bach, and the most famous flute virtuoso of the era, French flutist and composer Pierre Gabriel Buffardin, and Bach's taking flute lessons from Buffardin for several months in Istanbul.
In this article, the historical significance of Bach and Buffardin's Istanbul meeting will be analyzed through studying historical events that brought them to Istanbul. In this way, it is aimed to state one of the unknown sides of the interactions of Western music on Ottoman lands in Turkish music history.

Kıbrıs meselesini anlamak için yalnızca olguları bilmek yetmez, onların anlamlarını da kavramakta yarar vardır. Ancak bu bilgiler, kuramsal bir çerçeve içine sokulmadıkça, anlaşılması pek mümkün değildir.
Dolayısıyla bütün bunlar; olgusal bilgi yığınlarının bakılmasına, açıklanmasına ve değerlendirmesine yol açacaktır. Bu yığınlarla uğraşırken olayların ve durumların zaman, mekân ve kişi koordinatları ile doğru tespit edilmesi, Kıbrıs meselesi ile ilgilenen araştırmacıların yerine getirmesi gereken saygın bir iş olarak ortaya çıkmaktadır.
Kıbrıs'ta tarihin ampirik içeriğinin ele alınması, irdelenmesi, işlenmesi, değerlendirilmesi, aynı zamanda hem insan tecrübesinin yarattığı hem de bu tecrübenin içinde şekillendiği farklı kültür ve uygarlıkların içtimai, siyasi, iktisadi, entelektüel, estetik, dinî, ahlaki değerlerinin ve kurumların yeniden inşası, anlamlandırılması veya çok farklı anlam dünyalarından anlaşılmasının ayrılmaz bir şekilde iç içe geçtiği görülmüştür. Bu anlamlandırma çabası, hem temel analitik kategorilerin hem de bu kategorilerin dünyadaki örnekleriyle ilişkilendirilmesiyle ortaya konulmuştur. Dolayısıyla araştırmacının, Kıbrıs meselesi ile ilgili araştırma yaparken olguları sağlıklı bir şekilde ele almasına, analitik sorunları algılamasına ve analitik kategori bilgisinin üretilmesine önem vermesi düşünülmektedir.
Bundan hareketle araştırma üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kıbrıs meselesi ile ilgili yapılacak araştırmalarda uygulanacak yöntem üzerinde bazı düşünceler, ikinci bölümde bu meselesiyle ilgili uygulanabilecek yöntemler ve öneriler, üçüncü ve son bölümde ise Kıbrıs meselesiyle ilgili kavramlar ve olgular ele alınmıştır.

 

In this research, the methodological problems and irregularities in the studies that were made or are still made regarding the Cyprus problem were considered. However this information can not be understood unless put into a theoretical framework.
Empirical histories read about the Cyprus problem, in truth, are not factual at all. Conversely, they are composed of a series of accepted judgments, which necessitates setting eyes on, interpreting and evaluating factual stacks of knowledge. However, as dealing with these stacks, researchers studying on the Cyprus problem are supposed to identify events and conditions correctly with time, location and person coordination. Because it requires to dealing with, scrutinize, process and evaluate empirical content of history, and also to reestablish or make sense of social, political, economical, intellectual, aesthetical, religious, moral values and institutions of different cultures and civilizations both created by human experience and formed within this experience. Therefore, as making analysis on the Cyprus problem, it is of great importance to decide on the most suitable method in defining facts, know analytical problems and produce analytical category information.
Pursuant to this fact, the analysis consists of three main chapters. While, in the first chapter, some ideas were stated on the method to be conducted in studies to be made on the Cyprus matter; methods and proposals to be accomplished in studies to be made on this matter were spoken in the second chapter. In the final chapter, concepts and facts in studies to be made on the Cyprus matter were mentioned.

Demise of the Soviet Union has tremendous impacts upon both global politics and economics. Global energy security issues are no exception to that. Rich hydrocarbon potentials of the Central Asian region attracted the attention of major actors of international energy industry that are looking viable alternatives in order to overcome the negative effects of the reliance on the unstable Middle Eastern crude oil. Central Asian region in general and Azerbaijan in particular have acquired prominence within this atmosphere. Since the area was landlocked, geographical condition of the region dictated the construction of pipelines in order to carry these energy sources to high seas in order to reach the consumption points. It is the Baku Tbilisi Ceyhan pipeline that has been preferred among the possible routes that has been offered. With the functioning of Baku Tbilisi Ceyhan pipeline, Turkey has strengthened her hand in global energy security calculations in becoming a major energy terminal. As a result of these developments, Turkey and Azerbaijan have become influential actors of global energy calculations that have international effects in global scale and significant effects upon particular countries.

In this work, the term banishment and banishment incident from the 3 rd November, 1939 the announcement date of reforms which are accepted as an important turning point for Turkish Literature. The vocabulary meaning of banishment and some other meanings used in that times how had, in what conditions the people banished subject is studied. While studying the subject banishment, it is studied that the maximum banishment event was in the time of Abdülhamit the 2nd and Union and Progress Party, going on the banishment event after the announcement of Republic. Although the arts side of banishment event is studied and some examples of poetry, novel and films are given. moving from the memories of the people sent into exile, it is studied that how the banished, where the banished, how long they stay in exile and how they got the chance for coming back, even if there was the attempts of escaping, distresses, they and their families had in the exile places, what kinds of the things was the banishment deprived of the people.

Bu çalışmada lisansüstü eğitim yapmak amacıyla Yüksek Öğretim Kurumu tarafından bir başka üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin yaşam tarzı profilleri ve problemleri ortaya konulmuştur. Bu çerçevede, örneklemin genel özellikleri (doğum yeri, eğitim durumu, meslek), yaşam tarzı (aile, barınma, boş zamanlar, tatil, sivil toplum kuruluşuna üye olma, hayata bakış, sosyal ve ekonomik sınıf, ekonomik durumu) ve lisansüstü eğitim sırasında yaşanılan problemleri içeren anket formları Hacettepe Üniversitesi'nde lisansüstü eğitim yapan araştırma görevlilerine uygulanmıştır. Elde edilen verilerin betimleyici analizleri yapılarak sonuçlar değerlendirilmiştir.

 

In this study the life style profiles and the problems of the research assistants who have been assigned at another university by Couincil of Higher Education to carry out graduate study were investigated. In this framework, survey questionnaires including the general properties of the sample (place of birth, educational background, occupation), life style (family, sheltering, free time, holiday, being a member of civil society organizations, life perspective view, social and economical class, economic situation) and that problems that have been encountered during graduation study have been applied to the research assistants that are doing graduate study at Hacettepe University. The results were evaluated by conducting the descriptive testing of the survey data.

Bu araştırma; Erzurum İlinde ve Oltu İlçesinde, Oltu Taşı İşlemeciliği ile ilgili faaliyet gösterilen atölye ve işyerlerinde yürütülmüştür. Araştırma kapsamında; Erzurum İli ve Oltu ilçesinde yaklaşık iki yüz otuz senedir geleneksel olarak sürdürülen Oltu Taşı İşlemeciliği ve çeşitli kuyumculuk tekniklerinin uygulanmasıyla üretilen ürünler incelenmiştir. Bu amaçla; günümüzde Oltu Taşı, altın ve gümüş kullanılarak üretilen kol düğmesi ve kravat iğnesi örnekleri; üretim ve süsleme tekniği, kullanılan gereçler, motif ve kompozisyon gibi niteliksel özellikleri açısından incelenmiş ve ürünler ile ilgili bilgiler fotoğrafları ile birlikte ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

 

This research in Erzurum Province and Oltu County, Stone-Working with Oltu Showing related activities were conducted workshops and workplaces. Research in the context; Erzurum Province, and about two hundred and thirty years in the town of Oltu Traditionally maintained and various jewellery-Working Oltu Move the implementation of technical products produced were investigated. For this purpose, today Oltu Stone, gold and silver were produced using cuff-link and tie pin samples, production and decoration techniques, used materials, patterns and composition of such qualitative characteristics were examined in terms of products and related information along with photos and detailed descriptions.

Bu çalışma Türkiye'de çalışan çocukların sayısal durumlarını, sektörlere göre dağılımını, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen çocuk işgücü araştırmalarının verilerine göre analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bugüne kadar Türkiye'de çalışan çocukların bazı gereksinimlerini karşılanabilmesi ve sorunlarının azaltılabilmesi doğrultusunda çeşitli girişimler yapılmıştır. Bu girişimlere ILO/IPEC Programı'nın Türkiye'de uygulanmaya başlamasından itibaren bir çok farklı kuruluşun çeşitli çabalar içine girmesi ve bu çabaların birbiriyle eşgüdümlü, birbirlerini tamamlayan etkinliklere yönelmesiyle mücadelenin kapsamında önemli bir genişleme meydana gelmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen üç ayrı çocuk işgücü istatistiklerinin sonuçları, çalışan çocukların sayısında bir düşme olduğu yönündedir. Ancak Türkiye'de çalışan çocukların kesin sayısı bilinmemektedir. Bunun da en önemli nedenleri arasında bu konuda yapılan araştırmaların azlığı, resmi istatistiklerde yasa dışı çalışan çocukların, aile işlerinde çalışan çocukların, sokakta çalışanların ve geçici, mevsimlik çalışanların doğru olarak yansıtılabilmelerinin güçlüğü gibi faktörler bulunmaktadır.

 

This paper analyzes numerical data and sectoral distribution relating to child labor in Turkey. The information is taken the labor force research data collected by the Turkish Statistical Institute. Several attempts have been made to resolve the problems of child workers in Turkey. The first stage was the implementation of the International Program on the Elimination of Child Labor (ILO/IPEC). After introduction of the program, many organizations started various activities directed towards children workers in Turkey. Since these initiatives were coordinated and complementary activities there were remarkable developments in the fight against problems of the child workers. The Turkish Statistical Institute examined the child labor force proportion by means of three separate statistical components and the results revealed that number of the child workers has a tendency to decrease. Despite some statistical research carried out in Turkey, the precise number of children that are working cannot be determined. Some of the leading factors can be listed as paucity of research carried out in this area, inaccurate official statistical data regarding the number of children who are working illegally, employed as unpaid family workers, working in the streets, working on the temporary or seasonal basis, and other related factors.

2001-2002 kazı döneminde Kelenderis tiyatro binasından çıkarılan iskeletlerden 17 tanesi üzerinde eser element analizi yapılmış ve bireylere ait beslenme şekillerinin yeniden yapılandırılmasına çalışılmıştır. 9 kadın, 8 erkek bireyden oluşan popülasyonun element analizleri hidroklorik asit yardımıyla, yüksek ısıda çözülerek yapılmış ve element değerlerine ICP - OES tayini ile ulaşılmıştır.
Kelenderis toplumu erkek bireyleri kadınlara göre daha yüksek stronsiyum değerleri içermektedir. Stronsiyum düzeyi ölçülmüş erkek bireylerden en yüksek değere 266 ppm ile M62 bireyi sahiptir. M4 ve M9 bireylerinin de yüksek stronsiyum düzeylerine sahip olduğu görülmektedir. Buna göre bu toplumun kadınlarının ortalama stronsiyum değeri 179 ppm'dir. Erkeklerde stronsiyumun oranı 198,26 ppm olarak bulunmuştur. Yüksek stronsiyum bitkisel beslenmenin bir göstergesidir.
Yüksek çinko düzeyi, beslenme şeklinin et ağırlıklı olduğunu gösterir. Kelenderis topluluğu kadın bireylerinin çinko seviyesi ortalamaları 158,6 ppm olarak belirlenmiş, erkek bireylerde bu oran 154,3 ppm olarak ortaya çıkmıştır. Kadın ve erkeklerde çinko seviyeleri birbirine çok yakındır. Toplumun çinko seviyesi genel ortalaması ise 156,58 ppm civarıdır. Çinko seviyesi, stronsiyuma göre biraz düşüktür. Bu oranlar toplumun bitkisel besinleri hayvansal besinlere göre daha fazla tükettiğini göstermektedir.

 

In this study 17 skeleton remainings found from Kelenderis theatre area from 2001- 2002 excavation term which have been used trace element analysis and individuals feeding variouses have done anew 9 female and 8 male individuals population's element analysis have been used hydrochloric acid in the high temperature and had elements values and elemental determinations were done by ICP - OES.
Male individuals have higher values than female individuals in Kelenderis population. In the male individuals, which of strontium levels founded, M62 individual has the highest 226 ppm values.At the some time M4 and M9 individuals have high strontium levels, too. And in this population female have 179 ppm mean strontium value. But male have 198,26 ppm mean strontium value. The high strontium is indicator of vegetable feeding.
The high zinc level show that carnivarous feeding. In the Kelenderis population's, female individuals have 158,6 ppm zinc mean value and male individuals have 154 ppm zinc mean value. The male and female zinc levels near the each other. The population's zinc level mean is around 156,58 ppm. Zinc level is a bit lover than strontium level. It is shown that in this population vegetable was more cansume than meat.

Anadolu kültürünün temel yapı taşlarından birisini oluşturan Tahtacıların günümüz kent mekânları içerisinde yaşadığı sorunlar önemli bir tartışma alanını oluşturmaktadır. Tahtacı gruplarının kırsal mekânlarla bütünleşik olan tarihsel imgelerinin kent mekânlarındaki görünümü 'ağaç-eri', 'göçebe' ya da 'yarı göçebe' tanımlamalarının oldukça uzağında bulunmaktadır. Zaman ve mekân boyutunda Tahtacıların sosyal örgütlenme kalıplarının yaşadığı değişimlere paralel olarak ortaya çıkan yeni yaşam pratikleri, Tahtacı kimliği ve kültürünün farklı formlar çerçevesinde değerlendirilmesini gerekli kılacak niteliktedir. Tahtacı gruplarıyla şimdiye kadar yoğun olarak yapılmış köken ve dini pratikleri içeren çalışmaların ötesinde ele alınan bu makalede, Isparta Turan mahallesinde ikamet eden Tahtacıların bugünkü sosyal durumları mekân algısı üzerinden irdelenmektedir. Tahtacı kültürü ve kimliğinin sözlü kültürün aktarımında yaşadığı sorunlar yanında, kent mekânı içerisindeki sıkışmışlık ve zorunlu dağılmışlık halinin ortaya çıkardığı sosyal görünümler çalışmanın temel sorgu alanlarıdır. Çalışmada mekân, kültür ve kimlik ilişkisinin yeni kurguları ve formları sosyolojik perspektiften irdelenmektedir.

 

The problems encountered in today's urban spaces by Tahtacis, who are one of the major building blocks of Anatolian culture, constitute a significant field of discussion. In urban spaces, the historical images of Tahtaci groups that are integrated with rural spaces seem quite far from the descriptions of 'agaceri', 'nomad' or 'semi-nomad'. The new practices of life emerged parallel with the changes which social organisation models of Tahtacis have gone through in terms of time and space require an evaluation of Tahtaci identity and culture within the frame of different forms. This article which is beyond the previous studies concerning Tahtaci groups about ethnicity and religious practices analyses the current social condition of Tahtacis who live in Isparta Turan district in terms of perception of space. Beside the problems that Tahtaci culture and identity have in the transmission of oral culture, the social profiles that appear with the conditions of being entrapped and unavoidably scattered in urban space are the major points of examination. In this study, the new constructions and forms of space, culture and identity relations are scrutinised within a sociological perspective.

Bu makalede Elâzığ'ın 4 km doğusunda bulunan Ulukent (Hüseynik) mahallesinde, Çağlayan ailesine ait evin bahçesinde ayrı bir yapı şeklinde düzenlenmiş olan havuzbaşının mimarisi ve yapının duvarına karakalem çalışması olarak yapılmış olan Harput panoraması ele alınmıştır.
Havuzbaşı mimari ve plan özellikleri açısından bakıldığında, iki bölümlü olarak yapılmıştır. Esas mekân eyvan biçiminde düzenlemeye sahiptir. Ön cephesi güneye dönük olan yapının güney batıdaki küçük olan (kapalı tutulan) I. mekânında ocak ve davlumbazı bulunduğu belirtilmektedir. Bu mekân mutfak işlevi görmektedir.
II. mekânın ise; güney ve doğu cepheleri açık tutulmuş, kuzey ve batı yönleri ise kapalı tutulmuştur.
Batı duvarı üzerine Harput panoraması işlenmiştir. Eserin mimarisinden ziyade panoraması, yayınlarda ele alınmıştır. Metin Sözen, Rüçhan Arık ve Namık Açıkgöz çalışmalarında panoramayı ele almışlardır.
"Eser birçok unsuru ve umumi kompozisyon anlayışı açısından şehir minyatür hususiyeti arz etmektedir" şeklinde değerlendirilmektedir. Ancak; eser yapılış şekli itibarıyla karakalem duvar gravürü olarak nitelendirilebileceği kanaatindeyim.
Karakalem çalışması olarak yapılan panorama 105 X 270 cm ebadındadır. Perspektif uygulaması olmayan çizimde Harput'un yaklaşık yüzyıl önceki durumu resmedilmiştir.

 

This article studies architecture of Havuzbaşı and Harput panorama which was drawn in pencil on the wall of fountain in the garden of Çağlayan Family's house which is located at the quarter of Ulukent (Hüseynik) 4 km far east of Elâzığ city centre.
Building of Havuzbaşı and its plan was constructed in two parts. The main part is liwan (three walled vaulted antechamber). Frontal side looks to south. South-West side of the building was walled and has a fireplace and its chimney. This part is used as kitchen.
South and east sides of the second part were open, but north and west sides were walled. On the west wall, Harput panorama was drawn in pencil. Scholars such as Metin Sözen, Rüçhan Arık and Namık Açıkgöz studied the panorama rather than its architecture.
The building presents pecularity of city miniature from the point of many elements and general composition view. However, I myself analyse that the work could be named as pencil drawing from the point of its form.
Panorama drawn in pencil, is 105x270 cm in size. In this drawing has no perspective performance and shows almost one hundred years ago of Harput.

Ülkemiz meyve alanlarının önemli bir bölümünü zeytinlikler oluşturur. Türkiye'nin zeytinlikleri, alan ve ağaç sayısı bakımından, uygulanan çeşitli desteklerle büyük bir hızla büyüme göstermektedir. Yalnızca son 5 yılda dikilen 40 milyon zeytin fidanıyla, ülkemizin zeytin ağacı sayısı 150 milyonu aşmıştır. Bu durum, önemli miktarda zeytin fidanı ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır.
Ülkemizin pek çok yerinde, daha çok özel kuruluşlarca, zeytin fidanı üretimi gerçekleştirilmektedir. Manisa'nın Saruhanlı ilçesine bağlı Seyitoba köyü, yaygın zeytin fidanı üretimiyle, yöredeki önemli üretici merkezlerden biridir. Zeytinciliğin son 10 yılda, ülkemiz genelinde yaygınlaşmasıyla, Seyitoba köyünün fidan üretimi hızla artmış ve fidancılık köyün önemli bir geçim kaynağı haline gelmiştir.
Çalışmamız, Türkiye'de zeytin ağacı varlığının artışına paralel olarak, kırsal üretimde ortaya çıkan sosyo-ekonomik değişimi değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Seyitoba Köyü, bu değişimin gözlemlenebileceği dikkat çekici bir coğrafi mekan örneğidir.

 

A significant portion of our country furits field is the olive grove. The number of olive trees and, applied with a large range of support has been growing rapidly in Turkey. In just the last five years, 40 million olive trees planted with olive trees in our country the number has exceeded 150 million. This situation needs a significant amount of olive seedlings are exposed in many parts of our country.
Olive trees prodcution is mainly based on the private companies. Manisa's Saruhanlı Seyitoba village of the district, in widespread with the production of olive trees, the area has become one of the major producers centers. Seyitoba, especially the olive widespread in the last 10 years, seedlings and sapling production has increased rapidly in the village has become an important source of livelihood.
Our study aims the evaluation of the socio-economic differentiation parallel with the development of olive trees existence in Turkey.Seyitoba village is an attractive example of geographical place which this development will be observed.

Kaya üstü resmi (kaya sanatı) olarak dağ keçisi / elik; Avrupa ve Asya kıtasının büyük bir bölümünde karşımıza çıkmaktadır. Dağ keçisi / elik ayrıca simge olarak bayrak direklerinin tepesinde, kemer tokalarında, at takımlarında; damga olarak mezar taşlarında, yazıtlarda ve levhalarda; motif olarak halı ve kilimlerde de görülmektedir. Hatta Köktürklerde hakanın aile damgasının da dağ keçisi / elik olduğunu bilmekteyiz. Dağ keçisi / elik bununla birlikte efsanelere de konu olmuştur. Türklerin bu kadar önem verdiği unsurun elbette bir alt yapısı olmalıdır. Bu altyapının çözülebilmesi için tespit edebildiğimiz dikkate değer bütün malzemeler taranmıştır. Sonuçta dağ keçisi / elik'in Çin kaynaklarında geçen Türklerin Türeyiş Destanı ile ilgili olabileceği düşünülmüştür.

 

We can come across the ibex/chamois as a petroghlyphical image (rock art) in most parts of the continents of Europe and Asia. The ibex/chamois as a symbol can also be seen on the top of flagstaff, the buckles, horse equipments, monuments as a stamp, inscriptions and tablets, carpets and rugs as a theme. As a matter of fact, we also know that the khan's family stamp in the Kök Turks is ibex/chamois. The ibex/chamois has been mentioned in legends at the same time. This element which the Turks attach such an importance to should have a background without question. All materials which we determined and which are remarkable to reveal this background have been scanned. Consequently, it is thought that the ibex/chamois may be related to Tureyis Epic of the Turks taking place in Chinese sources.

Book Reviews

Kıpçak grubu Türk lehçelerinden biri olan Kırgız Türkçesi, güney ve kuzey olmak üzere iki ana ağız bölgesine ayrılmaktadır. Kuzey ağız bölgesine göre oluşturulmuş yazı dili, her alanda geniş bir kullanıma sahip olan Rusçadan çokça etkilenmiştir.
Kırgız Türkçesinin sözvarlığı bakımından Rusçadan etkilenmesi, Kırgız Türkçesi tarihi dönemlerinden yeni dönem veya dördüncü döneme denk gelmektedir. Sözvarlığındaki bu etkilenme esnasında, Rusça yoluyla diğer batı dillerinden de sözcük alınmış olmaktadır. Ancak bu durumdaki alıntı sözcükler dolaylı olarak Rusçadan alındığı için çoğunlukla Rusça imla ile Kırgız Türkçesi yazı dilinde kullanılmaktadır.
Doğrudan veya dolaylı olarak Rusçadan alıntı bazı sözcüklerin ise ses olayları neticesinde değişime uğrayarak Kırgız Türkçesi ses yapısına benzediği görülmektedir. Bu çalışmada Kırgız Türkçesindeki Rusçadan alıntı sözcükler tespit edilerek, bu sözcüklerdeki ünsüz olayları verilecektir.

 

Khirgiz Turkish one of the Kipczak Group Turkish Dialects is divided into two main dialect regions as South and North. Literary language formed in regard to North Dialect Region was impressed by Russian having an extensive usage in every field.
The response of Khirgiz Turkish from Russian with regard to vocabulary coincides with the new period and fourth period from historic period of Khirgiz Turkish. During this response in vocabulary, words were also borrowed from the other western languages by Russian. However, as the borrowed words in this situation were borrowed indirectly from Russian, they are mostly used in Russian orthography and Khirgiz Turkish literary language.
It is seen that some of the words borrowed from Russian directly or indiretly resemble to voice structure of Khirgiz Turkish as a result of phonetic.
In this study, the borrowed words from Russian in Khirgiz Turkish will be confirmed and consonant mutation will be given in these words.