Cilt: 15 - Sayı: 1

ZEITSCHRIFT FÜR DIE WELT DER TÜRKEN

Nisan 2023

Makaleler

Ahmet Muhip Dıranas’ın “Bir Tren Yolculuğu”, “Bir Zamanda”, “Fahriye Abla”, “Gerçek”, “Hatıra”, “Köpük”, “Olvido”, “Portre”, “Selam” ve “Söyle” gibi birçok şiirinin temelinde hatıra vardır. Bu bakımdan “Hatıra”, “Olvido”, “Söyle” adlı şiirler hatıralar üzerinden çözümlenmiştir. Yazıda hatıra merkeze alınarak hatırlama, bellek, unutuş bağlamında şairin hatıraları ile bu şiirler arasındaki bağ ortaya konmuştur. Bunun için Martin Heidegger’in Düşünmek Ne Demektir; Mircea Eliade’nin Mitlerin Özellikleri ve Doğuş ve Yeniden Doğuş: İnsan Kültürlerinde Erginlenmenin Dini Anlamları adlı kitaplarından yararlanılmıştır. “Hatıra”da belleğin kişileştirilmiş biçimi Tanrıça Mnemosyne, Müzler’in annesidir ve “Müzler’den esinlenen şair, Mnemosyne sayesinde başlangıçlarla ilgili bilgiye ve şiire ulaşır. Hatırlayışla başlayan “Olvido”, unutuşla biter. Şair, geçmişe ve gençliğe dair duygu yüklü anlarını hatırlar. Hatırlama, hatıranın uyanması, şiir olarak yeniden doğması demektir. “Söyle”de bir zamanlar yaşadığı Ağrı Dağı’nın gölgesindeki yer, şairin belleğinde canlanır. Bu yer onun için bir yandan yoksunluk, yoksulluk öte yandan genç, güzel kadın demektir. Kadın, bellektekini şiire taşıyan hatıradır. Üç şiirin ortak paydası olan ve hatırayı temsil eden kadın; şairin esin perisi, şiirlerinin kaynağıdır.

Anahtar kelimeler: Ahmet Muhip Dıranas, bellek, hatıra, şiir, şair. 

Söylem, bir metindeki kodlarda gizli olan iletilerin tüm boyutlarını inceleyen farklı yaklaşımlara dayanarak, farklı açıklamalara olanak sağlayan bir kavramdır. Söylemde eyleme dönüşen tüm dil pratiklerine dair süreç veya süreçler mevcuttur. Söylem analizi ise daha çok kavramsal unsurlardan meydana gelen sosyal hayata ve olaylara karşı bakış açısı oluşturmaya yönelik bir düşünme biçimidir. Söylem analizinde birden fazla disiplinden yararlanmak mümkündür. Bu çalışmada Kahramanmaraş merkezli depremlerin dil-duygu-düşünce üçlemi bağlamında Durbilmez’in sosyal medyada paylaştığı ‘Titredi Yeryüzü Çığlıklar İle’ adlı şiirinin söylem analizi yapılmıştır. Ele alınan metnin makro ve mikro yapıları incelerek anlamsal çeşitliliği ortaya konmuştur. Yaşanan iki büyük depremin psiko-sosyal durumu, bireysel ve toplumsal izleri söylem analizi çerçevesinde değerlendirilmiştir. Metinde yer alan hem semantik, sentaks, pragmatik yapı hem de dil analizinin dışında yer alan sosyo-kültürel bağlam ele alınarak retorik çözümleme ile yaşanan gerçeklik çok yönlü incelenmiştir. Böylece incelenen söylemin içerik, dil bilgisel, yapısal, etkileşimsel ve sunum özellikleri tespit edilmiştir.

Cafer Cabbarlı 20. yüzyılın başlarında Azerbaycan’ın en büyük oyun yazarlarından biri olmuştur. Onun Azerbaycan tiyatrosunun gelişmesindeki rolü tartışılmazdır. Edebiyata şiir ve öykülerle gelen yazar, 10’dan fazla oyun yazmış, yazdığı oyunlar Azerbaycan tiyatro sahnesinden bu gün bile düşmemiştir. Oyunlarında kadın karakterlere büyük değer veren yazar bazı oyunlarını da onların adı ile adlandırmıştır: “Vefalı Seriye”, “Ulduz”, “Od gelini”, “Sevil”, “Almaz”. Bu da onun oyunlarında kadın isimlerinin büyük önem taşımasını şartlandırır.
Cafer Cabbarlı’nın oyunlarında farklı kökenlerden gelen kişi isimleri kullanılmıştır. Bunların önemli bir kısmını Türkçe kökenli isimler oluşturur. Türkçe kökenli isimler içinde de kadın isimleri daha fazla yer tutar. Bu özellik onun daha sonraki dönemde yazılmış eserlerinde daha güçlüdür.
Örneklerden de görüldüğü üzere Cabbarlı’nın oyunlarında Türkçe kökenli kadın isimleri yaygın kullanılmıştır. Bunların arasında fiillerden yapılmış isimler çoğunluktadır. Cabbarlı’nın oyunlarında geçen Türkçe kökenli kadın isimlerin kullanımı daha sonra Azerbaycan Türkçesinde yaygınlaşmıştır.

Eski Uygur Türkçesi metinlerinde; tarihî Türk lehçeleri dönemlerinde ya da yalnız Eski Uygur Türkçesinde tanıklanan birçok kelime vardır. Bu kelimelerden bir tanesi yaktur- fiilidir. Eski Uygur Türkçesine has olan yaktur- fiili Budizm’i yaymak ve bu yolla da sevabı artırmak amacıyla eserlerin çoğaltılma ihtiyacına yönelik olarak ortaya çıkmıştır. Söz konusu kelimeye Runik harfli metinlerde rastlanmaz. Bunun sebebi Runik harfli metinlerin yazımında kȃğıt ve baskı tekniklerinin kullanılmamasından kaynaklanıyor olabilir. Araştırıcılar tarafından verilen açıklamalarda yaḳtur- fiilinin köken açıklaması tam olarak açık değildir. Yaktur- fiili Eski Uygur Türkçesi metinlerinde karşımıza çoğunlukla “(kitap, dergi vb.) bastırmak, yazdırmak” anlamlarında çıkar. Çalışmamızda araştırılan yaktur- “(kitap, dergi vb.) bastırmak, yazdırmak” fiilinin kök, anlam ve yapı olarak *ya- ve yak- fiilleriyle birleştirilebileceğini düşünüyoruz. Bu sebeple araştırmamızda Eski Uygur Türkçesinin geç dönem Tantrik Budizm metinlerinde tespit edilen “kitap vb. bastırmak, yazdırmak” anlamlarının *ya- “yaklaşmak”, yak- “yaklaşmak”, yak- “merhem, ilaç vb. sürmek, ovmak” fiilleri ve anlam alanıyla ilişkisi irdelenip köken, yapı ve anlam bilimsel açılardan açıklamalar yapılmıştır.

Bu çalışmada “Rafadan Tayfa, Dijital Tayfa ve Trafik Tayfa” çizgi dizilerindeki söz varlığı üzerinde saptamalarda bulunularak çizgi dizilerin öğrencilerin söz varlığını zenginleştirme konusunda nasıl faydalanabileceğini tartışmak, konu üzerinde tavsiyelerde bulunmak hedeflenmiştir. Çalışmanın inceleme nesnesi 2014-2023 yılları arasında Türkiye televizyonlarında şifresiz yayın yapan TRT Çocuk kanalındaki birbirinin devamı olan üç çizgi dizinin ilk beş bölümünden oluşmaktadır.  Bu çizgi diziler, Türkiye’de çocuklar tarafından en çok izlenen çizgi diziler arasından seçilmiştir. Çizgi diziler ve söz varlığı hakkında ayrıntılı veri toplamak için belgesel tarama yönteminden faydalanılmıştır. Toplanan verilerin analizinde nitel çalışmalarda kullanılan veri analizine ait frekans ve içerik analizleri kullanılmıştır. İçerik analizi için söz varlığı ana tema, terimler, argo ifadeler, atasözleri, deyimler, ikilemeler, yabancı kelimeler, kalıplaşmış sözler, kalıp (ilişki) sözler ise alt temalar olarak tanımlanmıştır. Temalara ait veriler, çizgi dizilerin bölümlerine göre frekans değeri olarak ifade edilmiştir. Daha sonra, temalara ilişkin veriler tablolar halinde biçimlendirilmiştir. Sonuç dahilinde bu çalışmada araştırma grubu olarak tercih edilen çizgi dizilerin, öğrencilerin söz varlığına desteği bakımından olumlu bir etki oluşturacağı gözlemlenmiştir.

Bu araştırmanın amacı, Türkiye’de eğitim ve öğretim bağlamında sulak alanlar ile ilgili tez çalışmalarının incelenmesidir. Araştırmaya dahil edilecek sulak alanlar ile ilgili tez çalışmalarını belirlemek için Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi veri tabanı kullanılmıştır. Sulak alanlar ile ilgili tez çalışmalarına 5 Ocak 2023 tarihinde ulaşılmıştır. Tez tarama alanına “sulak alan‟ ve konu alanına “eğitim ve öğretim” kelimesi yazılıp ulaşılan 3 tez çalışması örnekleme dâhil edilmiştir. Tez çalışmalarının incelenmesinde; yayınlandığı yıl, tez türü, yayınlandığı üniversite ve enstitü, araştırma konusu, araştırma yöntemi ve çalışma grubu esas alınmıştır. Araştırma sonucuna göre Türkiye’de eğitim ve öğretim bağlamında sulak alanlar ile ilgili tez çalışmalarının sayısının az olduğu, yayınlanan tezlerin Gazi ve Hacettepe Üniversitesi gibi köklü üniversiteler tarafından yayınlandığı, tez çalışmalarının daha çok eğitim bilimleri enstitüleri tarafından yayınlandığı ve tez çalışmalarında daha çok nicel araştırma yöntemi kullanıldığı, tezlerin çalışma grubunu ortaokul ve lise öğrencileri ile sulak alan çalışmaları ve 2018 fen bilimleri öğretim programının oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca tez çalışma konularının sulak alanları korumada problem çözme yönteminin etkisi, sulak alanları koruma eğilimine etki eden faktörler, sulak alan tahribini içeren akademik çalışmalar ve çevre eğitimi açısından önemi ile ilgili olduğu belirlenmiştir.

Okuma tiyatrosunun rolü ve bu yöntemden yararlanma esasları araştırıldığında, bu yöntemin etkililiği ile ilgili farklı görüşler ortaya konulmaktadır. Okuma tiyatrosunun yeterliliği ile ilgili 2021-2022 eğitim-öğretim yılında Ankara ili merkez ilçesinde öğrenim gören 23’ü deney, 20’si kontrol grubu olmak üzere 43 beşinci sınıf öğrencisi üzerinde deneysel uygulama yapılmıştır. Ön test-son test kontrol gruplu gerçek deneysel desenin kullanıldığı bu araştırmada deney ve kontrol grupları belirlenirken ön test puanları arasında fark olup olmamasına, katılımcıların gruplara seçkisiz atanmalarına dikkat edilmiştir. Deney grubundaki öğrencilere dört hafta boyunca haftada ikişer saat yöntemi tanımaları ve yapılacak çalışmalara ön hazırlık oluşturması amacıyla uygulamalı eğitim verilmiştir. Bu aşamadan sonra deney grubundaki öğrencilerle dersler yirmi hafta süresince haftada ikişer saat okuma tiyatrosu yöntemiyle işlenerek asıl uygulama gerçekleştirilmiştir. Kontrol grubundaki öğrencilerle Türkçe ders kitabındaki etkinlikler doğrultusunda derslere devam edilmiştir. Çalışmanın veri toplama aşamasında ölçekleri geliştiren araştırmacılardan gerekli izinler alınarak “Okuduğunu Anlama Testi”, “Dinlediğini Anlama Testi” ve “Etkili Konuşma Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde SPSS 22 programı kullanılarak gerekli analizler yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular, deney grubundaki öğrencilerin okuduğunu anlama, dinlediğini anlama ve etkili konuşma becerileri açısından kontrol grubundaki öğrencilere göre daha başarılı olduğunu göstermiştir. Araştırma sonucunda öğrencilerin anlama ve anlatma becerilerinin geliştirilmesinde okuma tiyatrosunun etkili bir araç olduğu anlaşılmıştır.  

Çocukların günlük hayatında vazgeçilmezlerinden biri olan kitle iletişim araçlarından çizgi filmler, teknolojiyle birlikte gelişmekte ve etkileyiciliğini sürdürmektedir. Yeni nesillerin Türk dilini ve kültürünü,  öğrenim hayatlarında, günlük yaşantılarında doğru öğrenmeleri için kitle iletişim araçlarından çizgi filmlerin bir öğretici olarak çok yönlü kullanılabileceği varsayılmıştır. Çocuklar, ana dilde sözcüğün birden fazla anlamının olabileceğini, gerçek anlamı dışında da kullanılabileceğini çizgi filmler yardımıyla keşfetmekte ve sözcük hazinelerine kazandırdıkları mecazlarla söz varlıklarını geliştirmektedir.

Bu çalışmanın amacı; kitle iletişim araçlarından çizgi filmlerin çocukların söz varlığı üzerindeki etkisinden yola çıkılarak Türkçe Öğretim Programı’nda (MEB, 2019) yer alan Erdemler, Millî Kültürümüz, Millî Mücadele ve Atatürk, Birey ve Toplum, Okuma Kültürü, İletişim, Hak ve Özgürlükler, Kişisel Gelişim, Bilim ve Teknoloji, Sağlık ve Spor, Zaman ve Mekân, Duygular, Doğa ve Evren, Sanat, Vatandaşlık, Çocuk Dünyası temalarına uygun çizgi filmlerde mecaz kullanımını incelemektir. Araştırmada televizyonda gösterilen çizgi filmlerden “Rafadan Tayfa” çizgi filminin Türkçe Öğretim Programı’nda yer alan 16 temaya uygun olanları seçilmiş ve 16 bölümde mecaz kullanımı, nitel araştırmalardan tarama modelinin betimsel niteliğine göre incelenmiş, içerikler sistematik tahlil ile değerlendirilmiştir. Araştırmamızın sonucunda 70 mecaz tespit edilmiştir. Sonuç olarak; dil ve anlatım yönünden eğitici, dil-kültür ilişkisini ortaya koyabilen çizgi filmler, tam bir öğreticidir. Bu sayede öğrencilerde mecaz öğrenimi kalıcı, eğlendirici ve hızlı gerçekleşecektir. 

İletişim, hayatımızın her alanında önemli bir yer tutmaktadır. Geçmişten günümüze kitle iletişim araçları haberleşme, bilgi alma, eğlenme, eğitim vb. alanlarda kullanılmaktadır. İnternet teknolojilerinin de yaygınlaşmasıyla yeni kitle iletişim araçları ortaya çıkmıştır. Bu yeni kitle iletişim araçlarından biri de YouTube ’dur. YouTube bir video paylaşım ağıdır. Eğlenceli vakit geçirme, müzik dinleme, oyun videoları izleme, film izleme, eğitim vb. amaçlarla kullanılmaktadır. Öğrenciler de bu video paylaşım sitesinde vakit geçirmektedir. Bu çalışmanın amacı TEDX Türkiye YouTube kanalından seçilmiş videolarda kullanılan deyimleri tespit etmektir. Bunun için Türkçe öğretim programında yer alan temaları işlemeye uygun olarak seçilen 16 TEDX Türkiye YouTube kanalı videosu incelenmiştir. Betimsel nitelik taşıyan tarama modeliyle incelenen videolar sistematik tahlil yöntemiyle değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda incelenen 16 videoda 127 deyim kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu deyimlerden 79 tanesi doğru kullanılmış ve 48 tanesi yanlış kullanılmıştır. Deyimlerin fiilimsi eki alması, söz dizimini bozan sözcüklerin deyimlere eklenmesi ya da çıkartılması, sözcüklerin yer değiştirmesi gibi yanlışlar saptanmıştır. 

Aynı anda coğrafi bir yönü, Sami kökenli bir toplumu ve bir ülkeyi temsil eden Amurru, önce M.Ö. 3. binyılın son çeyreğinde coğrafi yönü ve toplumu tanımlarken, ardından M.Ö. 2. binyılda ise ek olarak Yakın Doğu’nun Levant topraklarında yer alan bir ülkeyi tanımlamıştır. Coğrafi konumu nedeniyle ülke tanımı daha çok öne çıkan Amurru, M.Ö. 2. binyılın ikinci yarısını kapsayan Geç Tunç Dönemi boyunca dönemin hâkim güçleri arasında jeopolitik bir öneme sahip olmuştur. Buna göre Amurru Yakın Doğu Coğrafyasının çerçevesinde Anadolu (kuzey) ve Mısır (güney) arasında tampon bir bölge konumundadır. Bununla beraber Hitit yazışmalarından Amurru’nun Ege (batı) ve Mezopotamya (doğu) arasında da tampon bir konumda olduğu anlaşılmıştır. Tarihi coğrafyasının son derece büyük bir önem arz etmesine karşın, bu durum aynı zaman da bazı sorunsalların da oluşmasına neden olmuştur. Dört bir yönden jeopolitik öneme sahip olan Amurru Krallığı’nın sınırları, başkenti ve yapılanması halen tam olarak bilinememektedir. Yapılan bu çalışmanın amacı, coğrafi unsurlar nezdinde Amurru Krallığı’nın Geç Tunç Dönemindeki konumunun bilimsel anlamda disiplinler arası iş birliğine bağlı olarak incelenmesidir. 

Tar, Azerbaycan Halk Müziğinin eğitimi ve icrasında çok önemli yeri olan, adeta bu müzikle birlikte anılan bir çalgıdır. Bunun yanında Tar, Türkiye Türk halk müziği içerisinde de yöresel özellikleri nedeni ile eğitim ve icra alanlarında bir renk sazı olarak yer almaktadır. Türk dünyasında ortak kültür değerlerimiz içerisinde yer alan geleneksel müziğimizin yaşatılmasına yönelik gösterilen gayretler müzik icracılarının üslup ve tavırlarını gelenekselden gelen çizgiden şaşmadan taşımaları çok önemlidir. Toplumun müzik kimliğinin aktarılmasında nağmelerin, şiirlerin icra tekniklerinin önemli bir yeri vardır. Bunlar sayesinde toplum tanımlanırken topluma ait karakteristik özellikleri de belirlenir. Türk dünyasında kendi kültürünü tanımlayan kendine has tınılarıyla halkın sesini dile getiren çalgılar bulunmaktadır. Bu anlamda Tar, Türklerin kullandığı çalgı aletleri içerisinde yerini almış, bulunduğu coğrafyaya kendini kabullendirmiş o topluma kendi müziğini icra etmede yardımcı olmuş bir çalgıdır. Türk halk müziği çalgıları içerisinde yerini alan Tar, ülkemizde de yakın tarihlerde yaygınlık kazanarak konservatuar seviyesinde eğitimin içerisinde girmiştir. Tar, Azerbaycan halk müziğinin eğitiminde ve icrasında çok önemli bir yere sahiptir. Çalgının doğal yapısı gereği icrasında ve uygulanmasında birtakım zorluklarla karşılaşılması Tara olan ilginin azalmasına ve önemini kaybetmesine neden olmaktadır. Bu amaçla çalışmanın ana amacı; Tarın halk müziği içerisindeki yerine temas ederek ve millî kültürü temsilen yaşatılmasına yönelik çalışmalara katkı sağlamaktır. 

Çalgı aletleri bulundukları toplumların özelliklerini ve kültürel miras değerlerini yansıtır. Bu bağlamda Türk kültürünün kültürel mirası olarak at ve ok-yay ikilisi dikkat çeker. Keman çalgısının kökenine inilmek amacıyla yaylı çalgılar araştırıldığında Türk elinin kadim anahtarı; ok ve yay ikilisine ulaşılmaktadır. Yaylı çalgıların Göçebe Türkler vasıtasıyla Orta Asya topraklarından Anadolu’ya geldiği ardından ipek yolu ticareti sırasında gerçekleşmiş olan kültürel paylaşımlar ile Avrupa topraklarına ulaştığı görülmektedir. Keman çalgısının geçmişi olan ıklığ çalgıları incelendiğinde çalgı türlerinin, şekillendikleri coğrafi bölgelere göre; biçim, yapı ve adlandırılma bakımından farklılıklar belirlenmiştir. Bütün bu farklılıklara karşın genelde yaylı çalgıların, özelde makaleye konu olan keman çalgısının ilk atasının Orta Asya’dan doğduğu görülmektedir. Bu çalışmada yaylı çalgılar bünyesinde keman çalgısının oluşma evresine varan süreç hakkında bilgilere ulaşmak amaçlanmıştır. Makalenin birincil amacı keman çalgısının kökeninin Türk eline vardığının kanıtlanmasını oluştururken ikincil amacını ise keman çalgısının müzik eğitimindeki çalım tekniklerinin nasıl olduklarının tespit edilmesini oluşturmuştur. Bu bağlamda kemanın kökenine inildiğinde Müzik Dünyasınca çalgının atalarının Türk eli vasıtasıyla hayat bulduğu dikkat çekmektedir. Makalenin sonucunda Yaylı Çalgıların ilk olarak Orta Asya’daki Türk topluluklarında oluşmaya başladığı belirlenmiştir. Yaylı çalgıların geçmişlerinin başlangıçta telli çalgılar olduğu ve bu telli çalgılara uzun seslerin eklenmesini sağlayan aracın ise Türk geleneğinin mihenk taşı olan ok-yay araçları olduğu görülmektedir. Çalışmada ayrıca literatüre katkı sağlamak amacıyla müzik eğitiminde yer alan keman çalgısında var olan teknikler de incelenmiştir.

Sanatın, tarih boyunca dönemler geçirerek farklı şekilde yorumlandığı görülmektedir. İçinde bulunulan durumdan çıkmak, yeni arayış ve tutum kazanmak amacıyla bir sanat akımı başka bir sanat akımına ya bir tepki olarak doğmuş ya da daha da geliştirilip farklı bir boyut kazandırılmıştır. Bu durumdan hareketle geçmişi çok eskilere dayanan, tezhip sanatı başta olmak üzere birçok sanat dalında kullanılan “Rumi” motifi, 20.yüzyıl sanat akımlarından biri olan “Kübizm” sanat akımı etkisiyle stilize edilmiş, yeni bir motif oluşturulmuştur. Motife yaşam gücü anlamına gelen “Kutri” ismi verilmiştir. En güzel şekilde motifin gösterilebileceği düşünülen bir pelerin tasarlanmış, keçe iğneleme tekniği ile “Kutri” pelerine iğnelenmiştir. Hazırlanması için geniş bir kumaş yüzeyine ihtiyaç duyulan pelerine “Kutur”adı verilmiş, ortaya çıkan tasarım “Kutri Kutur” olarak tanımlanmıştır. Yaşamı içinde barındıran alan anlamına gelen bu çalışmada “Rumi”nin estetik yapısı ile “Kübizm”in forma verdiği önem vurgulanmaya çalışılmıştır.

Temeli bilmek üzerine  kurulmuş olan felsefe bilimi, filozoflar aracılığı ile toplum düşünce ve davranışlarını etkilemektedir. Bu etki öyle bir etkidir ki hem filozofun içinde bulunduğu döneme ışık tutmakta hem de yüzyıllar sonrasını aydınlatmaya devam etmektedir. Aydınlık ve uyanış farklı şekillerde farklı biçimlerde kendini göstermiştir. En  göze çarpan şeklinin  sanat yapılarında vuku bulmuş  olması, sanatın  birden fazla duyuya hitap edip  daha kolay algılanabilir olmasından kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada Antik Yunan’da Sokrates’in öğrencilerinden Antisthenes’in kurduğu daha çok “Sinoplu Diyojen” adıyla anılan Diogenes’in, en ünlü temsilcisi olduğu Kinizm Felsefe anlayışı, Diogenes’in düşünce yapısı ve yaşamına uygulayış biçimiyle ele alınmıştır. İçinde bulunduğu toplumu fikirleriyle aydınlatmaya çalışan Diogenes’in  farklı anektod ve görsellerle anlatıldığı “Laterna” adı verilerek tasarlanan abajurda,  sanat ve felsefenin buluşması sağlanarak iki farklı disiplin biraraya getirilmiş, felsefenin sanat üzerindeki etkisi gösterilmeye çalışılmıştır.

Müzelerin en önemli işlevi, içerisinde bulundurduğu tarihi eserleri insanlık adına koruyarak gelecek nesillere aktarabilmesidir. Bu nedenle uzun yıllar boyunca müzecilik anlayışında iç mekân tasarımı ve eserlerin teşhir tanzimi ikinci planda kalmıştır. Özellikle taş eserlerin sergilenmesi oldukça hassas bir konu olduğu için eserlerin güvenliği her zaman ön planda tutulmuştur. Son yıllarda müze ziyaretçilerindeki artışla birlikte müzelerdeki yenileme çalışmaları da hız kazanmıştır. Bu kapsamda sergileme anlayışında sadece eserin güvenliğine odaklanmaktan vazgeçilmiş, müzelerin bulundurduğu eserlerin dönemsel anlayışına uygun yenilikçi tasarımlar desteklenmeye başlanmıştır. Tüm dünyada müzeler bu yenilikçi tasarım anlayışı ile güncellenirken ülkemizin ilk müzesi olan İstanbul Arkeoloji Müzesi de 2012 yılında ‘İstanbul Arkeoloji Müzeleri Depreme Karşı Güçlendirme, Restorasyon ve Teşhir Tanzim Projesi’ ile yenilenerek 2022 yılında ziyarete açılmıştır. Bu çalışmanın amacı 2022 yılında yenilenerek ziyarete açılan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Heykeltraşlık Bölümü 12-20 nolu salonlarda bulunan taş eserlerin sergilenmesindeki çeşitliliğin sınıflandırılmasıdır. Çalışma sergilenme biçimi, sergilenme yöntemi ve sergilenme tipolojisi olarak üç ana başlıkta incelenmiş ve çalışma sonucunda 30 adet sergilenme sistemi, 3 farklı biçim, 4 farklı yöntem ve 10 farklı tipoloji tespit edilmiştir. Oluşturulan sınıflandırma sonrasında mevcutta bulunan 30 adet sergilenme sisteminin analiz tabloları oluşturularak araştırmanın veri çözümlemesi oluşturulmuştur.

A research was conducted to determine the attitudes, behaviors and sensitivities of young people studying in three faculties at Adıyaman University regarding social problems. Youth, especially university youth, are at a stage where they are making their final preparations to enter life. Therefore, their views and evaluations on social problems should be emphasized. It is important what and how much the youth know about the society they live in. In addition, taking their opinions into consideration will lead to a motivation in their work. Because the youth is the period when communication conflicts are experienced the most. The main reason for communication conflicts or disconnections is that the parties do not define social phenomena and events in the same way. Therefore, there are differences between the attitudes and behaviors of young people in the face of an event and the attitudes and behaviors of adults. The main population of the study consists of young people aged 18 and over studying at Adıyaman University. The sample was determined according to the stratified sampling technique in accordance with the criteria of representing the universe. 529 questionnaires were applied and the study is an explanatory field research. 

As of the end of 2017, approximately seventy-two million people in the world had to leave the place where they lived and were born for various reasons. Twenty-five million of these people are young people. These immigrants, who are not bound by any state citizenship bond, are deprived of the most basic rights such as education, health, work, access and participation in cultural life in the countries they migrated to. The negativities caused by the war in Syria have deeply affected Turkey, which is its closest neighbor like the rest of the world, economically and socially. Türkiye hosts nearly five million Syrian refugees. One of the most important social problems is the social acceptance and adaptation of refugees to the country where they have to take shelter. Citizenship is one of the factors facilitating social cohesion and acceptance. In this study, it was examined how the citizens of the Republic of Turkey, who are of Syrian origin, perceive Turkish citizenship. Purpose of the research; To define and illuminate how people of Syrian origin perceive Turkish citizenship. Therefore, it is to help with social acceptance and adaptation problems. Therefore, it is to help with social acceptance and adaptation problems. The survey questions prepared in consultation with the experts in the research were asked face to face in the living areas of the participants. Especially the snowball technique was used.

İktisadi istikrarın sağlanmasının temel koşullarından birisi fiyat istikrarının sağlanmasıdır. İktisadi serbestleşme çatısı altında fiyatlara müdahale edilmesinin avantaj ve dezavantajları irdelenmektedir. Osmanlı Ekonomisinde savaş, kıtlık, hammadde tedariki ve iktisadi darlık gibi kriz dönemlerinde karaborsacılığın önlenmesi amacı doğrultusunda narh uygulamasıyla fiyatlara müdahale edilmekteydi. Bu müdahalelerin avantaj ve dezavantajlarının ortaya konulması ve sürdürülebilirlik düzeyinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaç doğrultusunda bu çalışmada tekrarlanan bir oyun teorik model çerçevesinde esnaf ile devlet arasındaki etkileşim analiz edilmektedir. Narh uygulamasına ilişkin müdahalelerin sürdürülemez bir nitelikte olduğuna dair bir sonuca varılmaktadır

Bilimsel bilgi, fikir ve buluşları toplumun her kesiminin anlayacağı biçime dönüştürme çabasında olan bilim merkezlerine fen bilimleri dersinde yapılan gezinin öğrencilerce nasıl algılandığı bu çalışmanın amacıdırr. 8. sınıftaki 28 öğrenci fen bilimleri öğretmenlerince Kayseri Bilim Merkezine götürülmüştür. Geziden bir ay sonra soru formu doldurmaları öğrencilerden istenmiştir. Araştırma verileri betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonucuna öğrenciler bilim merkezinin deneylerin yapıldığı, bilimsel bilgiyle dolu bir yer olarak düşünmektedir. Fırtına odası ve gök evi dikkat çeken düzeneklerdir. Öğrencilerin çoğunluğu fen ve matematik derslerinin bilim merkezlerinde işlenebileceğini düşünmektedir. Gezinin öğrencilerin sorumluluk alma, dayanışma becerilerini geliştirdiği ve öğrencileri mutlu ettiği gözlemlenmiştir. Gezi öğrencilerin genel kültürlerini artırmış, yeni şeyler görmelerini ve kendilerini ifade edebilme becerilerini geliştirmiştir. Aynı zamanda öğrenme ile ilişkili olarak konuları kavramalarını, pekiştirmelerini ve eğlenerek öğrenmelerini sağlamıştır. Öğrenciler geziyi güzel ve etkili bulmuştur. Diğer öğrenciler gezinin daha sık ve kapsamlı olması, rehberlerin acele etmemesi, daha çok film izlenmesi ve her şeye bakma ve proje yapma imkânı verilmesi önerilerinde bulunmuştur.

Babil kralı Buhtu’n-nasr’ın komutanlarından Olafernes’i öldürerek Yahudilerin yok olmasını önleyen Cudit’in hikâyesini konu alan yazma, Paris Bibliotheque Nationale’de Suppl. Turc 1301 numarada kayıtlıdır. Apokrif kitaplar Hz. İsa’dan önceki dönemlerde yaşamış olan Yahudiler’in tarihi, yaşamları, inanç sistemleri, dünya algıları hakkında önemli bilgiler veren Estere Yapılan İlaveler, Azarya’nın Duası ve Üç Gencin Şarkısı, Suzana, Bel ve Ejderha, I. Baruh, Yeremya Mektubu, Tobit, Yudit, II. Ezra, Ben Sirak, Süleyman’ın Bilgeliği, I. Makabeler, II. Makabeler olmak üzere 13 eserlik bir külliyattan oluşmaktadır. Apokrif kitaplar içinde yer alan Cudit (Yudit) İsfehan’da misyonerlik amaçlı yazılmış kitaplardan biridir. Yazarı Katolik kilisesine bağlı Fransisken tarikatının kolu Kapusenlere (Kapuçin) mensup Parisli Peder Gabriel’dir. Yazma, Peder Gabriel tarafından İbranice aslından Farsça ve Türkçeye tercüme edilmiştir. Farsça yüzü talik, Türkçe yüzü nesih harflidir. Eser, dil özellikleri ve söz varlığı açısından Azerbaycan Türkçesinin özelliklerini taşımaktadır. Bu makalede eser genel hatları ile tanıtıldıktan sonra, eserin dil özellikleri ses olayları, isim ve fiil çekim ekleri, yapım ekleri, sözcük türleri bağlamında incelenmiştir. Azerbaycan Türkçesinin ses ve şekil bilgisi açısından gelişimini ortaya koyması bakımından eser önemli veriler sunmaktadır. Ayrıca barındırdığı söz varlığı unsurları ile çeşitli kalıp ifadeler ve deyimler hakkında geçmişten günümüze zengin malzemeler içermektedir.